Beyin gücü

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,111
Tepkime puanı
81
beyingucu.jpg


Beynimizin gücünü keşfettiğimiz zaman yaptığımız işlerden zevk almasını öğreniriz. Bunun için de beynimizi doğru kullanmayı bilmeliyiz, bu o kadar zor bir şey değil, kimse gözünde büyütmesin.
Beyninizi nelerle doldurursanız o yönde o alanda güçlenirsiniz ve bu güç sizin kişiliğinizi oluşturur. Araştırmak, okumak, gözlem, kıyaslama yapmak ve neticede empati yaparak karşınızdaki insanların bakış açısını yakalamak en büyük gücünüzdür.

Kafası az çalışan insan yoktur kafasını beynini doğru yönlendireme-yen ve dolayısıyla doğru çalıştırama-yan insan vardır. Karşınıza bir güçlük çıktığında oturup bunun için başka hiçbir şey yapmadan üzülüyorsanız, beyninizi iflas ettirmişsiniz demektir ya da beyniniz iflas etme yolunda ilerliyor demektir. Karşınıza herhangi bir sıkıntı, güçlük, sorun çıktığında neden ve niçin'lerini araştırıp bir daha böylesi zor durumlara düşmemek için neler yapmanız gerektiğine dair kafa yorar ve muhtemel sorunlara önlem alırsanız tüm zorlukların üstesinden gelebilirsiniz.

İnsanlar güveni hep dışarıda ararlar ama en kuvvetli güç ve güven insanın beynindedir. Yani kendilidedir. Tüm olaylar beynimizde biter! Beyninizde bir olayı nasıl sonuçlandınrsanız; kalbiniz ve kişiliğiniz de o derece şekillenir ve kuvveti de o nispette olur.

Kişinin ihtiyacı olan tüm güç, bedeninin içindedir. Bu ise beyinde başlar tüm duygusal ve fiziksel hareketlere yansır. Güçlü beyne sahip olmak için öncelikle inançlı olacaksınız. Başarılı ve iyi olma inancına sahip olursanız, gücünüzü iyi kullanabilirsiniz.

Beyninizin içinde en kuvvetli değer; inanç olmalıdır sonrası kolay, merak etmeyin. Tabi şunu da kabul edin hayat kolay değil, her zaman iyi şeylerle karşılaşmayacaksınız. Zorluklar sizi yoracak, üzecek ama başarma ve iyi olma inancıyla yolunuza devam edeceksiniz.

Evet ağlayacaksınız ama bu ağlamayı enkaz altında kalmış bir mağdur olarak değil bir psikolojik rahatlama olarak varsayacaksınız ki işin gerçeği de böyledir. Önemli olan her olay karşısında zır zır ağlamamak. Soğukkanlılığı muhafaza edebilmek önemli. Yine de yaşadıklarınızın üzerinizdeki olumsuz etkisini boşaltmak için ağlamak en iyi yöntemdir gibi geliyor bana... Bu sizi rahadatır, nitekim ağlamak ayıp değil, insani bir duygudur.

Beyninizden asla ve katiyen insani duygularınızı çıkarmayın. Güçlü beyin, hislerini ya da duygulanın kaybetmiş beyin demek değildir, insani duygularınızı hep içinizde barındıracaksınız ama ne zaman nerede ortaya çıkartacağınızı zamanla öğreneceksiniz.

İşte arkadaşlar kadın ya da erkek beyninin gücünü keşfetmiş bir kişinin ayakta durması kadar doğal bir şey yoktur. Sizler de bunu yapacaksınız; iyi akşkanlıklar, iyi arkadaşlar iyi bir sosyal çevre, bol bol araştırma doğru yerde doğru zamanda eğlenmek ve her şeyden önce en büyük sermayemiz aklımızı rahatlatmak ve neticesinde güç kazanmak... İşte bu saydıklarımın hepsi sizi hayatta ayakta tutacak.

Tek hedefiniz iyi insan olmak ol-malı ki, işte bunu da kendinize yaptığınız doğru yatırımlarla başarabilirsiniz. Doğru insanlar, doğru alışkanlıklar, doğru arkadaşlar eşittir: Doğru güç... Yani siz..

***

( Akif'in doğuşu )

Akif; 27 yaşında, 1.80 boylarında, Siyah saçlı siuah gözlü biri. İstanbul'da tamirci olarak çalışıyor. Babasından kalma bir dükkanı var, her gün akşama kadar birbirinden farklı arabaları tamir ediyor. Akif sanayide çok tanınıyordu ; çünkü şuana kadar tamir edemediği bir araba yoktu. Arızalı bir araç geldiğinde kaputu kaldırıyor bir iki bakıyor sorunu hemen anlıyordu. Bir gün öğlene doğru müşterisi Tatra 8x8 bir büyük araç getirdi. Motorunu açtı daha önce hiç göememişti acaba nasıl çalışıyor diye düşünmeye başladı o kadar çok düşündükü sonra hemen nasıl çalıştığını anladı. Araçdaki arızayı buldu ve tamir etmeye çaşladı.. İki saat sonra araçın tamir işi bitti aracı sahibine teslim etti, parasını aldı. Dükkanı kapatmak üzereydi bir jeep birde minübüs geldi. İçinden bir düzüne adam geldi ve
-Takım Elbiseli adam : "Akif Arslan ?"
-Akif : "Evet Benim"
-Takım Elbiseli adam : "Yakalayın" dedi.

Hemen yakalayıp arabaya attılar, labaratuara götürdüler. Doktorlar incelemeye başladı ama farklı birşey göremedilrer. Akif'i ayıltıp sordular.

-Doktor : "Bugün sana garip birşeyler oldu mu ?"
-Akif : "Hayır her günki gibi araç tamir ettim"
-Doktar : "Peki dükkanında garip birşey oldu mu ?"
-Akif "Hayır herşey normaldi. Beni neden kaçırdınız" dedi.

Doktor dışarı çıkıp takım elbiseli adamla konuşmaya başladı.

-Doktar : "Efendim onda bulamadık büyük ihtimalle yanlış kişiyi aldınız. "
-Adam : "Ne yapıcaz şimdi ona"
-Doktar : "Onuda siz düşünün"

Adam Akif'in yanına girdi ve kaçırdığı için özür diledi. Bir suçluyu aradıkalrını söyledi ve onunla karıştırdıklarını. Akif'e burayı gördüğü için artık bu hücreden çıkamayacağını söyledi. Adam tam çıkarken.

-Akif : "Ben tamirciyim. Burada bir iş verirseniz çalışabilir." dedi.

Bu fikir adamın hoşuna gitti.

-Adam : "Benimle gel" dedi.

Akif adamın peşine takılıpı gitmeye başladı. Adam onu alt katta bir yere indirdi. Eric'i çağırdı

-Adam "Eric bunuda yanına al sana yardımcı olur".

-Eric "Tamam benimle gelsin". dedi

Akif Eric'i takip etmeye başladı.

-Eric "Adın ne?"
-Akif "Akif"
-Eric "Türkmüsün"
-Akif "Evet Türküm"
-Eric "Burada bunların bir önemi yok zaten, sana burayı bi tanıtayım yapıcağın işleri göstereyim."
Beraber gezmeye başladılar. Eric Akif'e arıza odasını gösterdi, birşey arızalanınca buradan görünüyor ve arızayı tespit edip tamir ediyorlar.
-Eric "Sen tam olarak ne yapabilirsin."
-Akif "Ben tamirciyim motor felan tamir edebilirim."
-Eric "Bak mesela şimdi komprosör arızalanmış tamir edebilirmisin"
-Akif "Edebilirim, bana bi alet çantası verin yeter."
Alet çantasını alıp komprasörün yanına gitti. Motorunu açtı bi alttan bi üstten iki kere baktı sorunu hemen anladı. Tamir etmeye başladı on dakika sonra komprasör çalışmaya başladı. Akif'e bir oda verdiler ve Akif artık orada çalışmaya başladı...

Akif alışmıştı artık orada çalışmaya, çalıştığı yer hakkında tek bildiği buranın bir labaruvar olduğuydu ne yaptıklarını bilmiyordu yada onların kim olduğunu. Eric'e sormuştu ama oda kendi gibi pek birşey bilmiyordu. Hatta nerede olduklarını bile bilmiyordu. Eric bu işi fiyatı yüksek diye kabul etmişti. Labaratuvar'ın Morgundakli soğutucunun arızalandığını söylediler.
Akif alet çantasını alıp Labaratuvar'a gitti. Ona morgun yerini gösterdiler ve içeriye girdi. Etrafında bakınmaya başladı daha önce hiç morga girmemişti bi labaruvarda neden morg varki diye düşündü. Sonra arızayı bulmaya çalıştı ve sorunu gördü. Yarım saat uğraştıktan sonra halletti çantasını alıp çıkacakken birden dur acaba morgun içinde ne var diye merak etti. Etrafına baktı kimse yoktu birtane morgun kapağını açtı ama içinde vücüdunun her yeri kesilmiş bir adam gördü hemen kapatmaya çalıştı.
Tam kapatıcakken birden durdu, adamın beyninde tuhaf birşey farketti. Kapağı indirdi ve bakmaya başladı, o adamda farklı birşey vardı. İyice incelemeye başladı ve beynindeki farklı anladı. Sesle alakalı bölüm çok gelişmiş ve çok kullanılmıştı.
Sanki bu adam hiç düşünmeden durmadan konuşmuştu. Elini oraya dokunda ve ondaki gariplik kendine geçti. Hemen geri çekildi kapağı kapatıp çıktı kendini tuhaf hissediyordu odasına gitti ve hemen yatıp uyudu...​
 

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,111
Tepkime puanı
81

Akif'in Gücü


Birden gözlerini açtı karşısında Eric vardı onu uyandırıyordu.
-Eric "Hadi uykucu kalk sabah oldu işe gitme zamanı."
-Akif "Ne kadar garip bende zaten işte olduğumuzu sanıyordum" dedi ve güldü.
Üstünü giyinde ve beraber yürümeye başladı Akif arkadaşının üzgün olduğunu gördü.
-Alif " Neyin var solfun görünüyorsun."
-Eric "Ailemi özledim üç aydır görmüyorum"dedi.
Yürümeye devam ettiler. Akif bugün çok mutluydu, nedenini bilmiyordu ama kendini iyi hissediyordu. Mutlu mutlu Islık çalmaya başladı sonra Eric'in üzgün olduğunu hatırladı ve birden sustu. Eric'in yüzüne baktı yüzü gülüyordu.
-Akif "Ne oldu demin ağlıyacak gibiydin"
-Eric "Bilmiyorum birden kendimi iyi hissettim"

Arıza odasına geldiler ve koltuklara uzandılar. Akif birden sesle ilgili dün gördüğü şey aklına geldi ve Eric'in birden mutlu olduğunu hatırladı. Sonra hüzünlü bir şarkı söylemeye başladı. Eric birden solmaya hüzünlenmeye başladı. Akif çok şaşırdı ama birde tersini deniyeyim dedi. Bu sefer mutlu mutlu bir şarkı söyledi ve Eric'in yüzü gülmeye başladı. Akif birden doğruldu, buda neydi, bunu nasıl yapıyordu. Sonra sesini ninni gibi söyleme başladı ve Eric uyumaya başladı. Dışarıya çıktı elinde alet çantasıyla gelen bir işçi gördü ve onada ninni söyledi oda birden düşüp uyumaya başladı. Ama böyle erkekçe olmadıını düşündü, sadece ıslık çalsada olurmuydu. Biraz daha ileri gittikten sonra takım elbiseli bir adam gördü ve ıslık çalmaya başladı O anda adam yere düşüp uyumaya başladı. Bunun o kadar güzel birşey olduğunu düşündüki artık herkeze istediğini yaptırabilirdi...

Sabah kalkınca alet çantasını alıp labaratuvara gitti. Güvenlik görevlisine morgdaki arızanın devam edip etmediğine bakıcağını söyledi ve morga geri girdi. Diğer kapakları açtı ama kapaklar boştu başka ölü yoktu. ne yapıcam diye düşünürken aklına iletişim odası geldi. Öğlen molasında gizlice iletişim odasına girdi bilgisayarı açtı ama parola istiyordu. Bilgisayardan pek anlamazdı sadece işine yarıyacak kadar biliyordu. Birden kapı açıldı ve görevli içeriye girdi o anda dolabın arkasına saklandı. Görevli geldi bilgisayara oturdu ve parolayı girdi bilgisayar açılmaya başlayınca Akif ıslık çalmaya başladı ve görevli uykuya daldı. Akif görevliyi koltuktan attı ve bilgisayara bakmaya başladı. Bilgisayarda morg kayılarına girdi ölen adamın kimliğine ulaştı. Ölüm yerinin bir hücre olduğunu gördü hemen yanında altı hücre daha vardı. Hepsini kontrol etmeye başladı. Birinin beyni uçmakla bütünleşmişti, biri normal bir insandan on kat daha güçlüydü, biri elli metre yükseğe sıçırayabiliyordu, biri normal bir insandan otuz kat daha iyi görüş yeteneğine sahipti. Biri zayıf beyinleri kontrol edebiliyordu mesela hayvanları. Tam kapatırkan sağ köşede Denekler yazıyordu oraya tıkladı. Karşısına uzun bir liste çıktı otuz kırk kişi vardı. Listede Adları soyadları adresleri sahip oldukları güçlerü ve ne kadar güçte oldukları yazıyordu. Listeye bakarken gözüne bir şey takıldı. Murat Yıldırım Güç = Maximum ( Bilinen en güçlü kişi ) yazıyordu. Bunu görünce eğer onun gücünü alırsa ne kadar güçlü olacağını düşündü ama onu yenebilmek için kendine güç toplamalıydı...

Plan yaptı, akşam herkez yattığında gizlice hücrelere girip güçlerini alıcaktı. Akşam olmuştu odasından çıkıp altkata indi. Kapıda üç tane güvenlik görevlisi vardı. Islık çalmaya başladı ve hepsi etrafa bakınırken uyumaya başladılar. Görevlilerin yanına gelip hücrelerin anahtarlarını aldı. Birinci hücrenin kapısına geldi kapıyı açtı ve içeriye girdi. Güçlü olan admaın elleri ve ayakları yirmi santimlik bir çelikle bağlanmıştı.
-Adam "Sende kimsin, ne istiyorsun"
-Akif "Bir şey yok sen sadece uyu". dedi.
Islık çalmaya başladı ve adam uyudu. Sonra admaı incelemeye başladı acaba nasıl daha güçlü olabiliyordu. Biraz göz gezdirdikten sonra aradığını vücüdunun içinde bulableceğini anladı ve cebinden çıcağını çıkartıp başını kesmeye başladı. Kafatasını açınca beyninin çok değişik olduğunu farketti. Beyni tüm enerjisini beden gücüne harcıyordu. Buda adamın çok güçlü olmasını sağlıyordu. Elini oraya götürdü ve kendi beynininde öyle olması düşündü. Sonra oradan çıkıp ikinci hücreye gitti. Kapıyı kırarak açtı ve uçan adamı uyuttu. Kafasını kesip onunda nasıl yaptığını öğrendi. Diğer hücreye gidip görme yeteneği gelişmiş olan adam ve oldukça yükseğe sıçıryabilen adamların gücünü aldı. Sonra son hücreye doğru giderken askerlerin geldiğini duydu ve birden havalanıp uçmaya başladı. Tavanı kırıp üst kaça çıktı, her katta delik aça aça en tepeye çıktı ve gökyüzüne ulaştı. Bir kaç güç daha alınca Murat'ı yenebileceğini düşündü ve evine doğru yola çıktı....​
 

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,111
Tepkime puanı
81
Murat Keşfediyor

Murat kafasını sıraya yapıştırmış dersin bitmesini bekliyordu. Uzun yıllar önce ders çalışmayı bırakmıştı şimdi yılda bir kez bile evde defter-kitap açmıyordu. Yazılı zamanlarıda bir ders önce yarım saat yazılısına çalışıyordu ve o bilgiyle sınıfı geçiyordu. Derste oturduğu sırayı ileri çekmek için sol eliyle tuttu ileriye çekti ama sıra kırık oldğundan sadece tahtası kalkmış, Murat'ın eli tahtayla demirin arasına gelmiş. Sonra birden oturdu ve elinde bir acı hissetti çok ağrımıyordu çizildi sandı. Elini kaldırdı bide ne görsün çatal parmağının ucu kopmuştu dümdüz olmuştu ve kan akıyordu. Mehmet cebinden selpağını çıkardı ve Murat'a verdi murat elini sardı ve lavaboya gitmek için izin istedi. Lavaboya geldiğinde eline tekrar baktı ama elinde yara yoktu. Elini yıkadı elinde bir çizik bile yoktu, kocaman kesik nereye kaybolmuştu. Sonra elini tekrar kesmeyi düşündü ve aynanın kenarıyla elini kesti. Eli kanıyordu ama sonra birden kanama durdu ve eli iyileşti. Bilinç altı artık hızlı iyileşmeyi benimsemişti. Murat çok sevindi ve dışarıya koşmayabaşladı. On metre duvardan atladı ve hiç birşey olmadı, yirmi metre yükseklikten atladı ama iki saniye sonra yine normale döndü. Bulunduğu ilçenin etrafı dağlarla çeviriliydi. Kendine en yakında dağa koşmaya başladı ve iki saat sonra dağın tepelerine yaklaşmıştı. Dağdan aşağıya doğru yüksek kayalıklardan atlıya atlıya iniyordu. Bu çok zevkliydi hiç yorulmuyordu, bi ara o kadar yükseğe sıçradıki tam düşücekken birden havalandı, uçuyordu ve bunun nasıl olduğunu bilmiyordu. Sanki bunu her zaman yapmış gibiydi ama bu ilk seferiydi. Bi ormanın için iniyor, koşuyor koşuyor havalanıyor, ağaçların arasından hızlıca uçup yükseliyordu. Hava kararana kadar durmadan eğlendi. Akşam olunca eve gitti ve televizyonun başına oturdu.
Kumandayı eline aldı ve kanalları dolaşmaya başladı. Haber, saçma bi dizi, saçma bi dizi daha, saçma kadın programları, saçma bi dizi, neden çekildiği belli olmayan anlamsız klipler, komedimi yoksa erotik filmmi belli olmayan filmler....
Televizyonda iyi birşey olmadığını anladığında balkona çıktı ve karanlığı seyretmeye başladı. O arada babası işten döndü ve kanepeye oturdu.

-Babası :"Murat nerde ?"
-Anne : "Balkonda"
-Babası : "Çağır gelsin" dedi.
Annesi Murat'ı çağırdı ve babasının karşısına oturdu.
-Babası :"Okul nasıl gidiyor."
-Murat : "İyi"
-Babası : "Sana bir iş bulmalıyız derslerin hep iyi gidiyor çünkü"
-Murat : "Ne yapıcam peki."
-Babası : "Bilmiyorum çaycıya felan veririm belki."
-Murat : "Baba ben öle saçma işler yapamam".
-Babası : "Ne iş yapıcan o zaman pezevenk okumadınki."
-Murat : "Daha iyilerini yapıcam bana zaman ver."
Murat dışarıya çıktı. Acaba yapabildiklerini nasıl paraya dönüştürebilirim diye düşündü. İnsan uçarak nasıl para kazanabilirdi. Bir çok işte çok iyi olacağını düşündü ama çok hızlı para kazanmasını sağlayacak birşey bulamadı. Murat yerden bir taş aldı ve ağaçlara doğru attı. Sonra bi avuç toprak aldı ve birden beyninde bir kaç anı beliriverdi. Toprağı yönlendirdiğini hatırladı. Sonra yatmaya gitti ve sabah ezanı ile uyandı. Camiye gitti namazını kılıp çıktı. Etrafa baktı kimsenin olmadığını görünce iki arabanın arasından havalanıp uçmaya başladı.
Beş dakika sonra bir kayalığa indi- elini taşların üzerine koydu ve taşları kendi gibi hissetti ve toprağın altındaki madenleri bulmaya başladı. Demir, bakır, altın... Sonra bunları gün yüzüne çıkarabileceğini anladı. Bu yolla çok para kazanabilirdi ama önce okulunun bitmesi gerekiyordu.​
 
Üst Alt