Selamun Aleyküm arkadaşlar sizlerle paylaşmak istediğim ve beni isyana sürükleyen bir olay ve birkaç sorum olacak...
Ben 28 yaşında hayata çok küçük yaşlarda atılan zorluklarını çok küçük yaşlarda yaşayan biriyim.vSorumlu olmadığım bir çok bedel ödedim ama aile öyle zamanlarda belli olurdu bunuda gayet iyi biliyordum herne olursa olsun aileme sırtımı dönmedim, çekip gitmedim.vÖyle yapsaydım belki şuan daha iyi hayata sahip olabilirdim güzel bir evim arabam yaşantım olabilirdi ama Annemin Babamın rızasını helalliklerini almadan dünyevi şeylerin bir önemi yoktu velsahıl bu zaman zarfında doğru yoldan ayrılmamaya çok gayret ettim ve en zor en uç durumlarda kendimi firenlemeyi bildim.vÇekilen zorluklarda asla isyan etmedim. Hep kendimden daha zor durumdaki insanları düşündüm öyle motive ettim kendimi şükrettim...
Tüm yaşananların çekilen zorlukların bir imtihan olduğunu ve bu imtihanların elbet bir mükafatı olacağının bilincinde olarak yaşadım.vBelki dinimizin farz kıldığı,icabet etmem gereken şeyleri tam olarak yerine getiremedim ama çok gayret ettim.
Sonra birgün karşıma öyle biri çıktıki dedim mükafat bu olsa gerek...O benim tam olarak yerine getiremediğim eksik yanlarımı tamamlayacak kul alın yazım bu. Değilse bile olması için Allah'a o kadar çok yalvardım ki saatlerce sabahlara kadar ellerim semada damla damla akan yaşlarla...
Bu şahıs memleketinden ailesinden ayrı yerde bir medresede küçük kız çocuklarına Kur'an öğreten dinimizin gerektirdiklerini en iyi şekilde yaşamaya çalışan hatta yaşayan takva sahibi.. evlenene kadar elin elime değmeyecek ve ben bazı şeyleri maddi olarak bir düzene koyana kadar beklerim bu mahşer bile olsa diyen ilk başlarda sadece gözlerini görebildiğim Annesini kendisi dünyaya geldiği gün kaybeden öksüz bir bayan.
Yaklaşık üç yıl genelde telefon olmak üzere konuştuk çünkü doğuda askeri personeldim izinde görüştüğüm zamanlardada öyle iki yabancı gibi gözleri genelde hep yerde herneyse.. öyle çok sevdimki tarifi inanki çok zor ayrı bir huzur ap ayrı bir his duygu. Tüm eksiklerimi onunla tamamlıyordum. Mehir olarak benden Nur suresini ezberlememi istedi o 64 ayeti öyle çok hoşuma gitmişti ki hala şuan bile en derinden nefes aldırıyor... Neyse ben kendimi toparladım artık adını koyma zamanı gelmişti ama nedense her adımımda ayrı bir sorunla karşıma çıkmaya başladı, kaçıyordu benimde düzene sokmam gereken bazı şeyler var gibisinden bahaneler...
Sonra bir gün gecenin üç buçuğu !!! Kim aradı biliyormusuz? kocası olduğunu söyleyen öfkeli bir kişi üstelik tam 8 yıllık kocasıymış... İnanmadım, dedim yanlış numara yanlış kişiyle konuşuyorsun kardeş benim kimsenin namusunda gözüm olmaz, evli bir bayanla benim asla işim olmaz yanlış kişiyle konuşuyorsun o kişi ben değilim... ama gel görki burdaki herşeyi itiraf ediyor sen niye etmiyorsun diyince... Dedim o kişiyi telefona ver sesini duyayım. Hoparlörü açtı ve o an silahı önüme koydum ve dünya başıma yıkıldı, dayadım silahı kafama kaldırdım başımı semaya hıçkırıklarla ben bunu hakedecek ne yaptım!!! diye diye öyle kaldım gün ağarana dek kaldım saatlerce yapamadım...
Tüm o herşeye rağmen tekrar kocasını aradım dedim nerdeysen oraya gelicem sakın ona zarar verme ne yapacaksan bana yap, ben herşeye razıyım yeterki ona zarar verme.. Kocası bana senin bir suçun yok tüm herşeyi anlattı seninle işimde yok birdaha arama nolur, bana yapacağın tek iyilik bende eksik olan şey nedir onu bana söyle oldu.
O lafından sonra artık en çok kocasına acır oldum o kadın umrumda bile değildi artık...
Ve şuan kalpsizin biriyim bu yüzden mesleğimden oldum, bana değer veren birçok insanı sebebsiz yere kırdım, incittim, küfre düştüm, isyan ettim yapayalnızım kimseye güvenemiyorum bu imtihanı geçemedim.. Diyosunuzdur neden ardını arkasını hiç araştırmadın suç sende vs...öyle bir insanı araştırmaya gerek bile duymadım. Ablalarıyla ona yakın olan kişilerle bir çok kez konuştum onlarıda inandırmış, kandırmış onlarıda ortak etmiş bu yalana o lanet benden herşeyimi alan yalana.
Şimdi bana söyleyin siz olsanız ne yapardınız emin olun ne anlatsanız yaşamadan hiçbirşeyi ifade edemezsiniz.. Benim tek istediğim tekrar bu hayata tutunacağım bir dal, tekrar inancıma kavuşacağım bir ışık ama içimden gelmiyor yapamıyorum aklımdan silemiyorum, hatırladıkça bırakıyorum tüm herşeyi, hazmedemiyorum, anlam veremiyorum ben bunu hakedecek birşey yapmadım.
Bende bazı insanlar gibi o hayatta daha önce hiç ağzıma almadığım içkide çare arayım dedim yok o da unutturmadı. Çekilen tüm o zorluklar imtihan falan değilmiş onu anladım bu nasıl bir imtihanmış ki içinden çıkamadım, savruldum kaldım sonu yok... Bu yara kapansa ki kapanmayacak biliyorum izi kalacak o yüzden kimseye ümit vermeye, kandırmaya, duygularıyla oynamaya da gerek yok. Şuan hayat devam ediyor ama birgün tek başıma dört duvar arasında yapayalnız geberip gidicem biliyorum.
Hiçbirzaman kendimi acındıracak bir harakette, serzenişte bulunmadım ve burda anlatılanları birçoğunu en iyi dostum kardeşim ailem dahi bilmiyor. Hep içimde yaşadım öylede yaşayacağım, inşallah benim gibi imtihandan geçenler yada birgün karşılaşacak olanlar böyle birşeyle karşılaşmamak için örnek olur tüm bu yaşananlar...
Ben 28 yaşında hayata çok küçük yaşlarda atılan zorluklarını çok küçük yaşlarda yaşayan biriyim.vSorumlu olmadığım bir çok bedel ödedim ama aile öyle zamanlarda belli olurdu bunuda gayet iyi biliyordum herne olursa olsun aileme sırtımı dönmedim, çekip gitmedim.vÖyle yapsaydım belki şuan daha iyi hayata sahip olabilirdim güzel bir evim arabam yaşantım olabilirdi ama Annemin Babamın rızasını helalliklerini almadan dünyevi şeylerin bir önemi yoktu velsahıl bu zaman zarfında doğru yoldan ayrılmamaya çok gayret ettim ve en zor en uç durumlarda kendimi firenlemeyi bildim.vÇekilen zorluklarda asla isyan etmedim. Hep kendimden daha zor durumdaki insanları düşündüm öyle motive ettim kendimi şükrettim...
Tüm yaşananların çekilen zorlukların bir imtihan olduğunu ve bu imtihanların elbet bir mükafatı olacağının bilincinde olarak yaşadım.vBelki dinimizin farz kıldığı,icabet etmem gereken şeyleri tam olarak yerine getiremedim ama çok gayret ettim.
Sonra birgün karşıma öyle biri çıktıki dedim mükafat bu olsa gerek...O benim tam olarak yerine getiremediğim eksik yanlarımı tamamlayacak kul alın yazım bu. Değilse bile olması için Allah'a o kadar çok yalvardım ki saatlerce sabahlara kadar ellerim semada damla damla akan yaşlarla...
Bu şahıs memleketinden ailesinden ayrı yerde bir medresede küçük kız çocuklarına Kur'an öğreten dinimizin gerektirdiklerini en iyi şekilde yaşamaya çalışan hatta yaşayan takva sahibi.. evlenene kadar elin elime değmeyecek ve ben bazı şeyleri maddi olarak bir düzene koyana kadar beklerim bu mahşer bile olsa diyen ilk başlarda sadece gözlerini görebildiğim Annesini kendisi dünyaya geldiği gün kaybeden öksüz bir bayan.
Yaklaşık üç yıl genelde telefon olmak üzere konuştuk çünkü doğuda askeri personeldim izinde görüştüğüm zamanlardada öyle iki yabancı gibi gözleri genelde hep yerde herneyse.. öyle çok sevdimki tarifi inanki çok zor ayrı bir huzur ap ayrı bir his duygu. Tüm eksiklerimi onunla tamamlıyordum. Mehir olarak benden Nur suresini ezberlememi istedi o 64 ayeti öyle çok hoşuma gitmişti ki hala şuan bile en derinden nefes aldırıyor... Neyse ben kendimi toparladım artık adını koyma zamanı gelmişti ama nedense her adımımda ayrı bir sorunla karşıma çıkmaya başladı, kaçıyordu benimde düzene sokmam gereken bazı şeyler var gibisinden bahaneler...
Sonra bir gün gecenin üç buçuğu !!! Kim aradı biliyormusuz? kocası olduğunu söyleyen öfkeli bir kişi üstelik tam 8 yıllık kocasıymış... İnanmadım, dedim yanlış numara yanlış kişiyle konuşuyorsun kardeş benim kimsenin namusunda gözüm olmaz, evli bir bayanla benim asla işim olmaz yanlış kişiyle konuşuyorsun o kişi ben değilim... ama gel görki burdaki herşeyi itiraf ediyor sen niye etmiyorsun diyince... Dedim o kişiyi telefona ver sesini duyayım. Hoparlörü açtı ve o an silahı önüme koydum ve dünya başıma yıkıldı, dayadım silahı kafama kaldırdım başımı semaya hıçkırıklarla ben bunu hakedecek ne yaptım!!! diye diye öyle kaldım gün ağarana dek kaldım saatlerce yapamadım...
Tüm o herşeye rağmen tekrar kocasını aradım dedim nerdeysen oraya gelicem sakın ona zarar verme ne yapacaksan bana yap, ben herşeye razıyım yeterki ona zarar verme.. Kocası bana senin bir suçun yok tüm herşeyi anlattı seninle işimde yok birdaha arama nolur, bana yapacağın tek iyilik bende eksik olan şey nedir onu bana söyle oldu.
O lafından sonra artık en çok kocasına acır oldum o kadın umrumda bile değildi artık...
Ve şuan kalpsizin biriyim bu yüzden mesleğimden oldum, bana değer veren birçok insanı sebebsiz yere kırdım, incittim, küfre düştüm, isyan ettim yapayalnızım kimseye güvenemiyorum bu imtihanı geçemedim.. Diyosunuzdur neden ardını arkasını hiç araştırmadın suç sende vs...öyle bir insanı araştırmaya gerek bile duymadım. Ablalarıyla ona yakın olan kişilerle bir çok kez konuştum onlarıda inandırmış, kandırmış onlarıda ortak etmiş bu yalana o lanet benden herşeyimi alan yalana.
Şimdi bana söyleyin siz olsanız ne yapardınız emin olun ne anlatsanız yaşamadan hiçbirşeyi ifade edemezsiniz.. Benim tek istediğim tekrar bu hayata tutunacağım bir dal, tekrar inancıma kavuşacağım bir ışık ama içimden gelmiyor yapamıyorum aklımdan silemiyorum, hatırladıkça bırakıyorum tüm herşeyi, hazmedemiyorum, anlam veremiyorum ben bunu hakedecek birşey yapmadım.
Bende bazı insanlar gibi o hayatta daha önce hiç ağzıma almadığım içkide çare arayım dedim yok o da unutturmadı. Çekilen tüm o zorluklar imtihan falan değilmiş onu anladım bu nasıl bir imtihanmış ki içinden çıkamadım, savruldum kaldım sonu yok... Bu yara kapansa ki kapanmayacak biliyorum izi kalacak o yüzden kimseye ümit vermeye, kandırmaya, duygularıyla oynamaya da gerek yok. Şuan hayat devam ediyor ama birgün tek başıma dört duvar arasında yapayalnız geberip gidicem biliyorum.
Hiçbirzaman kendimi acındıracak bir harakette, serzenişte bulunmadım ve burda anlatılanları birçoğunu en iyi dostum kardeşim ailem dahi bilmiyor. Hep içimde yaşadım öylede yaşayacağım, inşallah benim gibi imtihandan geçenler yada birgün karşılaşacak olanlar böyle birşeyle karşılaşmamak için örnek olur tüm bu yaşananlar...