- Katılım
- 26 Temmuz 2011
- Mesajlar
- 19,432
- Tepkime puanı
- 185
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde “Ayakkabınızın bağı kaybolsa Allah’tan (yardım) isteyin.” buyurmuştur.
Şuurlu bir Müslüman bir hastalığa tutulduğu zaman, doktora gider, onun verdiği ilaçları kullanır. Şifayı Allah’tan diler.
İlaçları sadece vesile olarak görür. Yani, ben bu ilaçları içeceğim ve Allah bana bu vesileyle şifa verecektir, diye inanır.
Doktoru olmayan (sihir, büyü gibi) bir hastalığa yakalandığı zaman yapacağı tek şey Allah’ın ayetlerinde, Resûlüllah’ın hadislerinde geçen duaları okuyarak
ve Allah dostlarının duasını alarak ve sadaka vererek tedavi olma yoluna gitmelidir.
Zira Allah’ın dilemesi olmadan hiç kimse bir şeye ne zarar ne de fayda veremez. Allah Teala bize bunu Fatiha suresindeki
“Ancak sana ibadet ve itâatle kulluk eder ve ancak senden medet umar, yardım dileriz”[22] ayetiyle öğretmektedir.
Büyücü ve cincilerden yardım istemenin yanlışlığını da Efendimiz (s.a.v.) şöyle bildiriyor: "Her kim arrafa (kâhin/bakıcı), sihirbaza gidip bir şey sorar ve
onun dediğini tasdik ederse Muhammed’e indirileni (Kur’ân’ı) inkâr etmiş olur." Yine başka bir hadisi şerifte:
“Kim çalıntı veya yitik bir malın yerini haber veren kimseye (arrafa) gidip ondan bir şey sorar, söylediğinide tasdik ederse o kişinin kırk gün hiçbir namazı kabul olmaz.
”[buyurmaktadır.}
Ülkemizde genellikle falcı adı verilen kâhinler, gelecek zamanda olacak hadiseleri önceden bildiğini iddia eden insanlardır.
Bunların çoğu "Yıldızname" adı verilen kitapla, bazıları da cinler vasıtasıyla geleceğin bilgisine ulaştıklarını söylerler.
Sihirbazların kullandıkları vasıtalar pek çoktur. Bakılan fallar bu vasıtalara göre kahve falı, iskambil falı, kum falı (remil),
bakla falı ve su falı gibi isimler alırlar. Ancak isimleri ne olursa olsun, bunların hepsi yasaklanmıştır.
Bakıcılar, kendilerine gelen insanlara “sana büyü yapılmış” diyorlar; fakat kimin yaptığını söyleyemiyorlar.
Söyleyemedikleri için de “yuvarlak laflar” ederek insanların kafasını karıştıracak, yakınları hakkında su-i zan besletecek cümleler kurarlar.
Akrabaların, dostların birbirine kuşkuyla bakan insanlar olmasına neden olurlar.
Kimi zaman da “Şurada muska ve domuz yağı var, size büyü yapmışlar.” derler.
İnandırmak için de bir yolunu bulup oraya muska koyar veya eşyalara leke sürerler. İnsanlar da bunlara inanırsa,
onların ekmeğine yağ sürmüş ve tuzaklarına düşmüş olurlar.
Şuurlu bir Müslüman bir hastalığa tutulduğu zaman, doktora gider, onun verdiği ilaçları kullanır. Şifayı Allah’tan diler.
İlaçları sadece vesile olarak görür. Yani, ben bu ilaçları içeceğim ve Allah bana bu vesileyle şifa verecektir, diye inanır.
Doktoru olmayan (sihir, büyü gibi) bir hastalığa yakalandığı zaman yapacağı tek şey Allah’ın ayetlerinde, Resûlüllah’ın hadislerinde geçen duaları okuyarak
ve Allah dostlarının duasını alarak ve sadaka vererek tedavi olma yoluna gitmelidir.
Zira Allah’ın dilemesi olmadan hiç kimse bir şeye ne zarar ne de fayda veremez. Allah Teala bize bunu Fatiha suresindeki
“Ancak sana ibadet ve itâatle kulluk eder ve ancak senden medet umar, yardım dileriz”[22] ayetiyle öğretmektedir.
Büyücü ve cincilerden yardım istemenin yanlışlığını da Efendimiz (s.a.v.) şöyle bildiriyor: "Her kim arrafa (kâhin/bakıcı), sihirbaza gidip bir şey sorar ve
onun dediğini tasdik ederse Muhammed’e indirileni (Kur’ân’ı) inkâr etmiş olur." Yine başka bir hadisi şerifte:
“Kim çalıntı veya yitik bir malın yerini haber veren kimseye (arrafa) gidip ondan bir şey sorar, söylediğinide tasdik ederse o kişinin kırk gün hiçbir namazı kabul olmaz.
”[buyurmaktadır.}
Ülkemizde genellikle falcı adı verilen kâhinler, gelecek zamanda olacak hadiseleri önceden bildiğini iddia eden insanlardır.
Bunların çoğu "Yıldızname" adı verilen kitapla, bazıları da cinler vasıtasıyla geleceğin bilgisine ulaştıklarını söylerler.
Sihirbazların kullandıkları vasıtalar pek çoktur. Bakılan fallar bu vasıtalara göre kahve falı, iskambil falı, kum falı (remil),
bakla falı ve su falı gibi isimler alırlar. Ancak isimleri ne olursa olsun, bunların hepsi yasaklanmıştır.
Bakıcılar, kendilerine gelen insanlara “sana büyü yapılmış” diyorlar; fakat kimin yaptığını söyleyemiyorlar.
Söyleyemedikleri için de “yuvarlak laflar” ederek insanların kafasını karıştıracak, yakınları hakkında su-i zan besletecek cümleler kurarlar.
Akrabaların, dostların birbirine kuşkuyla bakan insanlar olmasına neden olurlar.
Kimi zaman da “Şurada muska ve domuz yağı var, size büyü yapmışlar.” derler.
İnandırmak için de bir yolunu bulup oraya muska koyar veya eşyalara leke sürerler. İnsanlar da bunlara inanırsa,
onların ekmeğine yağ sürmüş ve tuzaklarına düşmüş olurlar.