ALLAH Sizleri Islah Eylesin Sizler Kalkmış Burada Peygamber Efendimizin Evlatları İle Dalga Geçiyorsunuz .. Vallahi Alem Kim Ki Menzil Ve Peygamber Evlatları İle Dalga Geçip Gülerlerse .. ALLAH C.C Hazretlerinin Gazabına Uğrarlar ... mmt1 Değerli Mümin Kardeşim Senki Seyyid Abdulbaki Hazretlerine Dil Uzattın Ya Umarım ALLAH Seni Menzile Muhtac Eyler .... Sana Beddua Etmek İstemiyorum Vallahi Alem ParamParça Olursun .. ALLAH C.C Hazretleri Seni İslah Eylesin ....
Bütün Sorularınızın Cevabını Burada Bu Baslık Altında Bir Bir Veriyorum Vallahi ALem Tövbe Edin Ve Birdaha Dil Uzatmayın ...
NAKŞİBENDİLİK NEDİR?
Nakşibendi terbiye okulu, hicri: 791, miladi: 1389 taihinde vefat eden Hace Muhammed Bahauddin Nakşibend Hz.lerinin temel usullerini belirlediği bir manevi terbiye sistemidir. Onun adına nispet edilerek Nakşibendilik diye anılmaktadır.
Bu terbiye yolu ve usûlü, Şahı Nakşibend Hz.leri ile başlamış değildir. Kendisi bu yolun usul, adap ve feyzini önceki büyüklerden almıştır. Bu terbiye yolunun usul ve adabı, silsile yolu ile Hz. Ebu Bekir Sıddıka (r.a) ve ondan Hz. Resûlullah (s.a.v) Efendimize ulaşmaktadır. Terbiyenin başında ve merkezinde alemlere rahmet olan Hz. Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz bulunmaktadır. Bu terbiye yolunun temel özelliği gizli zikir ve ilahi muhabbetir. Bu zikir ve terbiye yolu, tarih içinde gelen mürşidlerin ismiyle farklı adlarla anılmıştır.
Hz. Ebu Bekir Sıddıktan (r.a.) sonra bu yola Sıddıkiyye ismi verildi. Hz. Beyazidi Bistamîye (k.s) kadar bu isimle anıldı. Ondan sonra Tayfûriyye ismi verildi. Tayfir, Beyazidi Bistami'nin bir diğer adıdır. Hace Abdulhalik Gücdevani Hz.lerine kadar bu isimle anıldı. Ondan sonra, Hâcegâniyye ismi verildi. Bu yol bu isimle İslam alemine yayıldı, meşhur oldu. Diğer kollardaki isimler zamanla unutuldu. Bu yol, Mevlana Halid Bağdâdiden sonra Nakşibendî Hâlidiyye ismiyle de anılıp yayıldı. Bu gün Anadolumuzda yagın olan kol Halidiyye koludur. Bu yol, günümüzde ŞahI Nakşibend Hz.lerine nispet edilen meşhur ismiyle Nakşibendîlik şeklinde anılmaktadır.
Nakşibend, nakş ile bend kelimelerinden oluşmuş bir terkiptir. Bir isim değil sıfattır ancak isim gibi meşhur olmuştur.
Nakş, bir şeyi bir yere nakşetmek, nakış gibi işlemek, hiç çıkmayacak hale getirmek, mühür gibi kazımaktır.
Bend, Farsça bir isim olup, dilimizde hem isim, hem sıfat olarak kullanılmaktadır. isim olarak, bağ, kelepçe, baraj, bent, kemer gibi manalara gelmektedir. Sıfat olarak, sıkıca bağlı, iyice bağlayan, kuvvetlice bağlanmış manalarına gelir.
Kalbe Allah zikrini hiç çıkmayacak şekilde nakış gibi işledikleri ve ondan hiç kopmadıkları için, gizli zikir sahiplerine Nakşibendi denmiştir.
Tarikat yol ve usul manasındadır. Tarikat bir din ve mezhep değil, dini anlama ve yaşama şeklidir. İnsanı terbiye için kurulmuştur. Tarikatlar terbiye için tercih ettikleri usullere ve zikirlere göre farklı adlarla anılmışlardır. Tasavvufun kaynağı, doğunun felsefesi, batının batıl dinleri değil, Kur'an ve sünnettir.
Bütün manevi terbiye yollarına kısaca tasavvuf denir.
Nakşibendi terbiyesi, gizli zikir usulü üzerine kurulmuştur. Bu usulü benimseyen büyük veliler tarafından geliştirilerek günümüze kadar gelmiştir. Bu usul ve adaplar bizzat Kur'an ayetlerinden, rahmet Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimizin sünnetinden ve O'nun şerefli ashabının (r.anhüm) hallerinden alınmıştır. Her şeyi ile Kur'an ve sünnete bağlıdır. Bu yolun usul ve adapları, Kur'an ve sünnette ya açıkca belirtilmiş, ya da işaret, delalet ve sükût yoluyla kabul edilmiştir. Yani, İslamın ruhuna uymayan hiçbir şey yoktur.
Fakihler nasıl fıkıh alananda içtihat yapma yetkisine sahiplerse kâmil mürşidler de, ahlak ve terbiye alanında içtihat etme, yeni usuller belirleme yetkisine sahiptirler.
Bu terbiye sistemi yeni bir din değildir; dinin ahlak derslerini talim ve tatbik eden bir okuldur. Hedefi, insanı güzel ahlaka ve Allah rızasına ulaştırmaktır. Metodu, muhabbetle kalpleri Yüce Allaha bağlamaktır Temel usulü gizli, zikir, toplu zikir, muhabbet, sohbet, rabıta, teveccüh, tasarruf, hizmet ve edeple nefsin çirkin sıfatlarını ıslah etmektir.Dinimizin bize öğrettiği amel ve edepler iki kısımda özetlenebilir:
1) Zahiri Hâller: Vücudumuzun dış azaları ile yaptığı bütün ibadetleri içine alır. Yeme içme, temizlik, alış-veriş, aile hukuku gibi vazifeler de bu kısma girer. Bu vazife ve edepler fıkıh kitaplarında anlatılmaktadır. Hangi vazifeyi yapıyorsak, onunla ilgili ilahi emri ve edebi öğrenmemiz gerekir.
2) Batıni Hâller: Kalbin gafletten uyanması ve zikirle ihya edilmesi, nefsin manevi hastalıklardan arındırılması, ruhun ilahi huzura yükselmesi, böylece insanın ilahi nur, ilim, aşk, edep ve güzel ahlaka ulaşmasıdır. Zahiren ve batınen terbiye olan insanın elde edeceği en büyük inmet güzel kulluktur. Bu hale kısaca ihsan mertebesi denir. İhsanı yukarıda tarif ettik. Bu yol herkese açıktır. Bütün insanlar bu edeplere ve nimetlere davet edilmiştir.
Zâhirî ve bâtınî edepleri koruyan kimse ihsan mertebesini elde eder. Bu mertebeyi elde eden kimse Yüce Allah tarafından sevilir,;nun huzurunda kabul görür. Kalbi ilahi sevgi, huşu, haya ve haşyet ile dolar.
SEYYiD SERAFEDDiN (K.S.) Yoktur Diyen Mümin Kardeşim Sen Benım Dedemi Benden İyi Tanıyamazsın ... Vardır Ve Evlat Resüldür ...