Hz.peygamber efendimiz engellilere nasıl davranırdı

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
489_279_c661cb58-efendimiz-asm-engellilere-nasil-davranirdi.jpg


Eskiden bazı toplumlarda zihinsel engelliler, içine şeytan girmiş, cinlerin musallat olduğu kimseler olarak görülürdü.
Zihinsel engelli hastaları ateşe atıp yakarak, öldürerek bu durumlarına son verildiği, onların kurtarıldığı düşünülürdü. Yazımıza başlarken eski toplumlar dedik belki ancak; günümüzde de bu tür vakalara rastlamak mümkün.

Nitekim haberlerde dönem dönem zihinsel engelli kimselerin ahırlarda veya evin bir köşesinde zincirlere bağlandığını görüyoruz.
Efendimiz (s.a.v) kendi döneminde pek çok reform yapmış ve toplum hayatına dair müthiş düzenlemelerde bulunmuştur.
Bu düzenlemelerden biri de engelli kimseler hususundadır.

Efendimiz (s.a.v) insanlık dışı her tür hareketi kaldırmıştır.
O, kendi döneminde yaşayan engelli sahabelere sevgiyle yaklaşmış, onlara şefkat ve ilgi göstermiş, sahabelerinden de aynı şeyi beklemiştir.

Efendimiz (s.a.v) engellilere iltifatlarda ve ikramda bulunmuş, toplum içinde hiçbir sosyal statüye sahip olmayan ve horlanan engellileri, şefkat politikalarıyla o durumdan kurtarmıştır. Engellilerle şakalaşmış, onların sosyal hayata katılımlarını sağlayan kolaylıklar getirmiş, mesleki anlamda ve istihdam boyutuyla yeni imkânlar sağlamış, onları günlük hayatın içinde başarılı olmaları yönünde teşvik etmiştir.

Nitekim bir Hadis-i Şerifinde, “Âmâya rehberlik etmen, sağır ve dilsize anlayacakları bir şekilde hitap etmen, muhtaç bir kimseyi ihtiyacını tedarik etmesi için gerekli yere götürmen, derman arayan dertlinin imdadına koşman, koluna girip güçsüze yardım etmen, konuşmakta güçlük çekenin meramını ifade etmen, bütün bunlar sadaka çeşitlerindendir…” buyurmuştur. agla..:,
(Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/168-169)

Engelli Sahabelerden bazıları

Efendimiz (s.a.v) döneminde engelli sayısı tam olarak bilinmemekle beraber azımsanmayacak kadar olduğu da bir gerçektir.
Engelli sahabelerin çok bilinmemesinin sebeplerinden belki de en önemlisi şudur. Sahabelerin bedenindeki engelden şikâyet etmeyişleri, gündeme getirmeyişleri, Allah’tan gelen her şeyi rıza ile karşılamaları onların engelli olarak bilinmesinin önüne geçmiştir. Engelli sahabelerden bazısına değinmek istiyoruz.

En meşhur engelli sahabe âmâ olan Abdullah bin Ümmi Mektum’dur.
Hakkında ayetler dahi inmiştir. (Abese 80 /1-12) Efendimiz (s.a.v) onu müezzin olarak tayin etmiş, on üç defa da Efendimiz’in (s.a.v.) yerine imamlığa vekillik yapmıştır.
Abdullah bin Ümmi Mektum’un (r.a.) evi mescide uzak bir konumdaydı. Kendisini mescide götürecek kimse olmadığından dolayı Efendimiz’den (s.a.v) namazları evde kılmak için müsaade istediğinde Efendimiz (s.a.v) ezanın okunduğunu işitiyorsan o davete icabet et buyurmuştur.
Buradan da anlaşılacağı üzere Efendimiz (s.a.v) hem cemaatle namazın önemini vurgulamış, hem de engellileri atıl kalmaya mahkum ve zavallı bir kitle olarak görmemiştir.

Kısa boyu ve ince bacakları ile dikkatleri çeken Hz. Abdullah bin Mesud’un bünyesinin tüm çelimsizliğine rağmen Kureyş müşriklerinin bulunduğu Kâbe’ye gitmesi ve orada açıktan Kur’an okuması, büyük işkencelerden sonra iyileşir iyileşmez tüm uyarılara rağmen yine aynı hareketi yapması büyük bir kahramanlık örneğidir.

Sahabe arasından Nesibe Hanım, Uhud savaşında cephe arkası hemşirelik hizmetleri yapmış ancak; Efendimiz’in (s.a.v) müşkül durumunu görünce, kadın haliyle onu korumaya koşmuş ve müşriklerle çarpışırken birkaç yerinden yara almıştı.
Medine’ye döndükten sonra aldığı ağır yaranın tedavisi bir yılda ancak kapatılmış, Efendimiz (s.a.v) ise onu sık sık ziyaret etmiş, ona iltifatta ve özel dualarda bulunmuştur.

Aynı şekilde Nesibe Hanım, Hz. Ebû Bekir (r.a.) zamanında da ileri yaşına rağmen Yemame savaşına aktif olarak katılmış, on iki yerinden yara alarak bir kolunu kaybetmiştir.
Ordu Medine’ye döndüğünde, Hz. Ebû Bekir (r.a.) bu kahraman hanımı ziyaret etmiş ve ona beytül maldan maaş ödenmiştir.

Cennetle müjdelenen on kişiden biri olan Abdurrahman bin Avf (r.a.) Uhud savaşında aldığı yaradan dolayı sakat kalmıştı.
Muaz bin Cebel (r.a.) ayağından sakattı. Peygamberimiz (s.a.v.) onu Yemen’e vali tayin etmişti.
Amr bin Cemuh (r.a.) ayaklarından sakattı. Aynı zamanda Uhud’da ilk şehit olanlardandır ve şahadeti Efendimiz’i (s.a.v.) hayli sarsmıştır.Amr bin Tufeyl (r.a.) ve Bera bin Malik (r.a.) hastalıklı bir bedenle hayatını sürdürmüşlerdir.
İmran bin Hüseyin (r.a.) yıllarca yataktan kalkamamıştır.

Allah Resulü (s.a.v) döneminde Zahir isimli bir sahabe vardı.
Bu sahabe engelli olduğu için toplum içine çıkmaktan çekinir, çölde yaşardı. Efendimiz (s.a.v) bu sahabeye çölde yetişen bazı meyve ve bitkileri toplayarak Medine pazarında birlikte satmayı teklif etmiştir.
Efendimiz (s.a.v) Zahir’e pazarda yardımcı olmanın yanında ona iltifatlarda da bulunmuştur. Bir defasında şöyle buyurmuştur: “Zahir bizim çölümüzdür, biz de onun şehriyiz.” (Tirmizî, Şemâil, 120, Beyrut, 1406.)

Yine bir gün Zahir Pazarda Efendimiz’i (s.a.v) beklerken, Efendimiz (s.a.v) ona arkadan sessizce yaklaşarak Zahir’in gözlerini elleriyle kapatarak şakalaşır.
Efendimiz’in (s.a.v) o güne kadar kimseye bu denli yaklaştığını görmeyen diğer sahabeler bu ilginç manzarayı seyrederler. Efendimiz (s.a.v) etrafındakilere seslenerek: “Bir kölem var. Satıyorum. Onu benden kim alır?” diyerek şakasını sürdürür.

Bunun üzerine Zahir, “Ey Allah’ın elçisi, beş para etmez bir sakat köleyi kim satır alır?” deyince Efendimiz (s.a.v) şakasını o andan itibaren sonlandırır ve bütün ciddiyetiyle etrafındaki kalabalığa seslenir: “Ya Zahir, and olsun ki Allah ve Allah’ın Resulü katında senin değerin paha biçilmez! Bunun için biz de seni seviyoruz.”

Engellilere iyi davranmak, şefkatle muamele etmek, onları utandırmamak, sevgiyle yaklaşmak Efendimiz’in (s.a.v) bizlere tavsiyesi olmuştur.
Bedenindeki engelden dolayı bir kimseye uzun uzun bakmamak, onu incelememek, onur kırıcı ve rahatsız edici tavırlar sergilememek engelli olmayan her insanın engellilere karşı sorumluluğudur.

Unutmamak gerekir ki durumları onların tercihi değil, Yaradan’ın takdiridir.
 

Deruni

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
6 Eylül 2012
Mesajlar
488
Tepkime puanı
1
En hassas oldugum konudur...agla..:,Rabbim sizden gani gani RAZI olsun HOCAM

Hayirli cumalar...acilangul1
Selam ve Dua ile...duaa..
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
Dışarı çıktığımızda ya da çocuk parkına gittiğimizde diğer çocuklardan farklı olduğun hemen anlaşılıyordu.
Annelerin bir kısmı çocuklarını senin yanından uzaklaştırıyor ya da oyuncaklarını almak istediğinde sert tepki veriyorlardı.
Bir kısmı da “özürlü mü” diye soruyorlardı.
Özürlü kelimesi çok canımı acıtıyordu.

Sen bir mal bir eşya değilsin ki özürlü-defolu olasın. Benim canımsın Allah’ın bana bir emaneti benim cennetliğimsin inşallah.”
“Ben senden hiçbir zaman utanmadım yavrum.
Seni her yere götürdüm. Hastaneye postaneye telefon faturası yatırmaya. Yolda yürürken konuştum senimle kırmızı ışıkta durmayı yeşilde geçmeyi ekmeği parayla almayı.
Hayat her zaman öğrenilecek yeniliklerle dolu geniş bir okul oldu sana ve bana.
Ben senin sayende sevmeyi yeniden öğrendim.
Sevgiyi şekillere kalıblara sokmadan en yalın ve en ihtiraslı haliyle yaşamayı...insanlari olduklari gibi kabul etmeyi
Sen-den öğrendim.
Ya bir “engelli” olmak; işin ebeveyn değil çocuk cephesi nasıldır nasıl yaşanır?
baskalari tarafindan uzayliymisssin gibi horlanmayi itilmelerekakilmalara halen tebessum etmeyi ben hic bilemedim..
bayramda ne istersin diye sorsalar
Yürümeyi öyle istiyorum ki...dedigini duyar gibiyim...
Kendimi aciz hissetmekten bıktım. En çok bu yüzden. Kahve çay yapabilmek için. Yürüyemediğinizde en basit istekler bile kıymetlenir.
Paha biçilmez olur.baskasina yuk olmak istemedigini biliyorum...AMA ALLAHIN TAKDIRINE RAZI OLANLARDANIZ...
BENIM HIC AYAKLARIM OLMADI KI...
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
Bu dünyada insanın sahip olduğu veya olamadığı her şey bir imtihan vesilesidir.
Fizikî güzellik bir imtihan vesilesi olduğu gibi, güzel konuşmak, güzel yazmak gibi kabiliyetler de insana imtihan için verilmiştir. Zenginlik ve fakirliği de aynı şekilde değerlendirebiliriz.

Peygamberimiz'in "Mü'min bir kişiye bir ağrı, bir yorgunluk, bir hastalık, bir üzüntü isabet etse, hatta ayağına bir diken batsa bile, bunlar mü'minin bir kısım günahlarına keffaret olur.
" (Müslim, Birr 52) hadisinde ifade buyurduğu gibi, sabır ve rızayla karşılanması durumunda manevî bir kazanç kapısına dönüşmektedir.
 
Üst Alt