Mürşide bağlanmak Kur'an ve sünnetin neresinde var Allah ile aramda aracılar yapın diye Allah mı söyledi
La havle vela kuvvete
Yüce Allah yarattığı insanın önüne kendi zatını tanıtacak sebepler koymuştur. Bu sebeplerin her biri bizi O’na götüren bir delil, O’ndan bize haber getiren bir ayettir. Yüce Rabbimiz varlığına bir delil ve tecellilerine ayna olsun diye kainatı yaratmış, kendisine giden yolu tarif etmesi için peygamberler göndermiştir.
Bununla beraber emir, hüküm ve muradını öğretecek kitaplar da indirmiştir. Bunların yanı sıra insana, yaratanını tanıyacak kalp, kainata ibretle bakacak göz, peygamberin davetini anlayacak akıl, kitapları hükmünü uygulayacak beden vermiştir.
Bütün bunlar, Allah’a giden yolda kula yardımcı vasıtalardır, vesilelerdir. Mürşidler, salihler, sadıklarda Allah'a giden yolda vesiledirler.
Sen vesile olmadan, vasıta olmadan diyorsan eğer bu sözü:
“Ben Allah’a kullukta önümde kimseyi istemem, peygamber, kitap, alim, mürşid tanımam, istediğim gibi kulluk yaparım, keyfimce ibadet ederim.” Anlamında söyleniyorsa insanı dinden çıkarır. Daha doğrusu böyle düşünen kimse küfür, isyan ve gaflet içinde kalmış demektir.
Eğer bu sözü:
“Ben Allah’a giden yolda Allah’ın peygamberi ve kitabı ile yetinirim, onlar ne diyorsa onu yaparım, başka kimseyi kabul etmem, alimlere bakmam, velilere bağlanmam, mezhepler beni ilgilendirmez, dini kendim anladığım gibi yaşarım.” Anlamında söylenmişse, söyleyen sorumludur. Bu kişi inanç esaslarını zorlamış, kendini tehlikeli bir sona doğru sürüklüyor demektir. Çünkü arada alimler olmadan kendi başına dinin öğrenilmesi, anlaşılması ve yaşanması nasıl mümkün olacak?
Oysa Kur’an ve Sünnet, hak yolda birlik(cemaat) olmayı, bu beraberliğin başındaki imama itaat etmeyi, topluca Allah’ın ipine sarılmayı, hep birlikte tövbe etmeyi, bilmediklerimizi alimlere sormayı, takva ve iyilikte yardımlaşmayı, bunun için Allah’ın sadık kulları ile beraber olmayı açıkça emretmektedir.
Ama kişi vesile olmadan sözünü:
“Allah benim her halimi görüyor, biliyor, sözümü işitiyor, niyazımı dinliyor. Ben namazda, secdede, zikirde, duada ve tövbede kalbimi Rabbime bağlıyorum. Onun için gönlüme kimseyi koyamam, kimseden bir şey bekleyemem. Benim korkum, sevgim, niyetim, hedefim sadece Allah’tır.” Anlamında söyleniyorsa ne güzel. İşin doğrusu da budur, böyle olması lazımdır.
Zaten bütün peygamberler kalbi dünyadan çekip bu şekilde Allah’a bağlamak için gelmişlerdir. Onlara varis olan alimler ve kamil mürşidlerin işi de budur. Buna Allah adamı olmak denir. Ama ne var ki, kalbin bütün varlıklardan çekilip sadece yüce Allah’a bağlanması kolayca elde edilecek bir nimet değildir.
Nefis terbiyesi ister, kalp temizliği ister bu terbiye ve temizlik işini de en güzel en doğru Allah dostları yapar ve yapmışlar önce kendi nefislerini terbiye etmiş bir çok insanın hidayetine vesile olmuşlar Allaha sevgili olmuşlar. İsimleri insanların hafızasından aradan kaç yüz sene geçsede silinmeyen Mevlana Hz, Yunus Emre Hz, Aziz Mahmud Hüdayi Hz, Akşemseddin Hz, İbrahim b. Edhem Hzleri gibi daha isimlerini sayamadığımız, Allah Tealanın insanlara sevdirdiği veli insanlar aslında buna en güzel örnektir ve aynı zamanda da günümüzde yaşayan salih, veli insanların TEMİNATI ve REFERANSLARIDIR durumundadır.
Siz "Allah benim her halimi görüyor, biliyor, sözümü işitiyor, niyazımı dinliyor. Ben namazda, secdede, zikirde, duada ve tövbede kalbimi Rabbime bağlıyorum. Onun için gönlüme kimseyi koyamam, kimseden bir şey bekleyemem. Benim korkum, sevgim, niyetim, hedefim sadece Allah’tır.” diyenlerden iseniz sizleri tutan yok kardeş işte kapı işte yol. Ama tasavvufa giren, bir Mürşidi kâmili, salih bir insanı hocayı Allaha giden yolda hoca kabul eden vesile eden kişileri de salih güzel insanları da kafirlere inen ayetleri kullanarak şirk ile suçlamayın, cahil sofilik yapanları kullanarak iftira atmaya kalkmayın bunların hepsi sapıklıktır.