- Katılım
- 26 Temmuz 2011
- Mesajlar
- 19,432
- Tepkime puanı
- 185
Mevlana Hazretleri, dünyamızın ideal insandan mahrumiyetini mecazi bir hikaye ile şöyle anlatmaktadır:
"Bir gece vakti evimden çıktım. Kırlarda geziniyordum. Bir adamcağızın kırlarda fener ile dolaştığını gördüm.
"Bu gece karanlığında ne arıyorsun?" diye sordum. Adam:
"İnsan arıyorum" diye cevap verdi. Ona "Yazık" dedim. "Boşuna yoruluyorsun. Ben yurdumu terkettim, yine de onu bulamadım.ilginç::.
Git evine yat. Rahatına bak. Nafile arıyorsun. Onu çok zor bulacaksın" dedim.
Adamcağız acı acı baktı:
"Ben de biliyorum çok zor olduğunu. Lakin aramaktan bile zevk alıyorum. Bana dokunma!" dedi.
Bu, meftun olunan ideal insanın arayışı ve ona duyulan hasreti ifade etmektedir. Onun içindir ki, insanlık onu aramaktan vazgeçemez. <!-- / message --><!-- BEGIN TEMPLATE: ad_showthread_firstpost_sig --><!-- END TEMPLATE: ad_showthread_firstpost_sig --><!-- sig -->
"Bir gece vakti evimden çıktım. Kırlarda geziniyordum. Bir adamcağızın kırlarda fener ile dolaştığını gördüm.
"Bu gece karanlığında ne arıyorsun?" diye sordum. Adam:
"İnsan arıyorum" diye cevap verdi. Ona "Yazık" dedim. "Boşuna yoruluyorsun. Ben yurdumu terkettim, yine de onu bulamadım.ilginç::.
Git evine yat. Rahatına bak. Nafile arıyorsun. Onu çok zor bulacaksın" dedim.
Adamcağız acı acı baktı:
"Ben de biliyorum çok zor olduğunu. Lakin aramaktan bile zevk alıyorum. Bana dokunma!" dedi.
Bu, meftun olunan ideal insanın arayışı ve ona duyulan hasreti ifade etmektedir. Onun içindir ki, insanlık onu aramaktan vazgeçemez. <!-- / message --><!-- BEGIN TEMPLATE: ad_showthread_firstpost_sig --><!-- END TEMPLATE: ad_showthread_firstpost_sig --><!-- sig -->