Kur'an'ı Herkes Anlayamaz mı?

Müslüman

Başarılı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
15 Mayıs 2012
Mesajlar
116
Tepkime puanı
0
Görünürde Kurana inanılmaz saygı ???? gösteren güya onu her şeyin üstünde tutan bizler acaba gerçekten ona gösterilmesi gereken saygıdan salt kelimeleri veya harfleri telaffuz etmek olarak mı algılıyoruz? Güzel süslü kılıflar içinde duvara asıp, el erişmez dolaplara kaldırıp bazı özel günlerde sadece yüzünden okunan ve sadece belirli kimselerin anlayabileceği bir Kitap mıdır Kuran?

-Kuran hayatımızda kaçıncı sırada? Meal/Tefsir okuyor muyuz?

-Kuran'ı lafta birinci gerçekte ise arka sıralara atmak nedendir?

-Başka başka kaynakları onun önüne getirmenin nedenleri nelerdir? Anlaşılamaz bir Kitap mıdır? Herkes anlayamaz mı? O halde, yeryüzünün en çok anlaşılması gereken kitabı neden bu kadar zor anlaşılır ve neden bu kadar zor ve anlaşılmaz bir kitap haline getirilmiştir?

-Yeryüzünün en cahil toplumlarını kuşatarak örnek bir toplum haline getirerek dönüştüren bu kitap kendini en çok okuyanları yani bizleri neden dönüştürememektedir?

Yukarıdaki sorularıma sevdiğim bir kardeşimin cevabını paylaşmak isterim;

-Başka başka kaynakları onun önüne getirmenin nedenleri nelerdir? Anlaşılamaz bir Kitap mıdır? Herkes anlayamaz mı?O halde, yeryüzünün en çok anlaşılması gereken kitabı neden bu kadar zor anlaşılır ve neden bu kadar zor ve anlaşılmaz bir kitap haline getirilmiştir?

Hâşâ! Kur'an, herkesin anlayabileceği bir kitaptır ve Allah katından sonsuz bir rahmet ile mü'minlerin dertlarına deva olarak indirilmiştir. "Ve lekad yessernel kur’âne lîz zikri fe hel min muddekir" - "And olsun ki Kuran'ı, öğüt olsun diye kolaylaştırdık; öğüt alan yok mudur?

Allah-u Teala Hazretleri, Kur'an'ı "kolaylaştırdığını" ifade ederken; bugün "Sen Kur'an'ı alamazsın. Avam anlamaz" demek, İslam'a hakarettir; peygambere sövmekten de beterdir! Kur'an'a abdestsiz dokunma, aman sayfasını kırıştırma, aman şurasını buruşturma, aman yanlış okursun okuma, aman elleme çarpılırız... İşte bu zihniyetin yeni icadı da budur: "Halk Kur'an'ı anlayamaz"

Öyle ise Yüce Allah, niçin Kuran'ı bizlere göndermiştir? Niçin nebîlere ve salih kullara mahsus bir kitap olarak sunmamıştır? Allah'ın kitabının anlaşılırlığından, kolaylığından şüphede olanlar; ne hakla, "Müslümanım" diyerek, göğüs kabartırlar?

"Bunlar Kur'an'ın, apaçık bir Kitab'ın âyetleridir" Allah, böyle buyururken, indirilen vahye "apaçık" derken, maatteessüf bazı insanlar, nedendir bilinmez; Kur'an'ı "anlaşılamaz", "kavranılmaz" bir kitap olarak, halka lanse etmeye uğraşmaktadırlar. Halbuki Kur'an, kimsenin şahsi-içtimai görüşüne değil; ruhlara hitap eden ve her müminin anlayıp, öğüt alacağı bir "kutsal" kitaptır. Allah, ayetlerini niçin anlaşılmaz indirsin? Bu şüphesiz, yaratana karşı da büyük bir iftiradır.

Kur'an, anlaşılması en kolay kitaplardandır.

Geçen gün, bir arkadaşımla bu mevzuyu konuşurken, aramızda şöyle bir diyalog geçti:

- Ahmed, Kur'an anlaşılır değil mi?
- Anlaşılmaz olur mu kardeşim. Anlamayacaksak Allah neden indirsin?
- Ama olmaz, avam anlamaz.
- Neden öyle diyorsun?
- Bak şimdi meallere. Yaşar Nuri, Muhammed Esed... Yok, Kur'an'ı anlamak için Risale-i Nur şart.
- Ne yani, Risale-i Nur okumayanlar Kur'an'ı anlamıyorlar mı?
- Anlayamazlar, anlasalar da yarım anlarlar. Bilmiyorum. Öyle dediler.
- İnanma, kanma! Mü'min feraset sahibidir, sen Kuran'ı sünnetle tatbik ederek oku.
- Pekâlâ, göreceğiz.

Gittiği yerde biri demiş ki: "Risale-i Nur olmadan Kur'an anlaşılmaz!"
Ben, lafımı gizlemem. Bu kürsü, her şeyin en doğrusunun açıkça konuşulacağı yerdir. Bu şirk değil de nedir? Ebubekir Kuran'ı nasıl anladı? Ahmed b. Hanbel Kuran'ı nasıl anladı? Allah ifrat ve tefrit noktalarından cümlemizi korusun.

-Yeryüzünün en cahil toplumlarını kuşatarak örnek bir toplum haline getirerek dönüştüren bu kitap kendini en çok okuyanları yani bizleri neden dönüştürememektedir?

Zira, Kur'an, arzulayan mü'mine rahmettir.
Ebu Cehil'den de pekala güçlü, kuvvetli, celalli bir mü'min olurdu.
Ama o, Ebu Cehil oldu! Zira küfrü istedi.
Ebu Bekir'den de pekala zalim, kumarbaz, içkici bir kafir olurdu.
Ama o, Ebu Bekir oldu! Zira imanı istedi.
Ebu Cehil, Ebu Bekir; Ebu Bekir, Ebu Cehil olabilirdi.
Ama biri cehaletin, diğeri deve yavrusunun(Bekir) babası oldu.

Allah, Tevbe Suresinde mealen buyuruyor: (TEVBE suresi 24. ayet) De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah’tan, Resûlünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez.

Bir kavim düşünün: zina yaygın, fuhuş bol, içki su gibi, gençler sapkın, Allah'ı zikreden küçümseniyor, okullarında-işyerlerinde namaz kılmak, örtünmek yasak, Allah'a inananlar hor görülüyor, her türlü pislik var, her türlü rezalet var... Allah, böylesi bir fâsık topluluğu hidayete erdirmez! Zira, hidayet bir nimettir ve arzu edene verilir. Mücadele ile alınır: "Ben namaz kılacağım!" dersen hidayet bahşedilir. Biri zina teklif ettiğinde, en genç, en delikanlı çağında: "Ben Allah'tan korkarım!"dersen hidayet bahşedilir. Yoksa, bütün gün, yan gelip yatarak; bütün gün her günahı işleyip sonra "Allah'ım hidayet ver" demekle, hidayet bahşedilmez.

Bu Kur'an, niçin bizi terbiye edemedi? Zira kişiyi hocası, rehberi terbiye eder. Biz asla Kur'an'ı rehber edinmedik. Kuran'dan gayrı her şeyi rehber edindik; "Ey inananlar! Şeytana tapmayın" buyuran Allah'a iman ettiğimiz hâlde şeytana taptık, paraya taptık, mala mülke taptık ve işte sonuç: Cehennemlik bir kavim. Zira Allah buyuruyor ki: "Gökte olanın, sizi yerin dibine geçiremeyeceğinden emin mi oldunuz?"

Artık kim Kur'an'ı rehber edindiyse, o kurtulmuştur. Ve artık kim şeytanı, nefsini ve şehvetini rehber edindiyse, o cehenneme giden bir yol üzerinde arşınlamaktadır. Allah'tan korkanlar Kur'an'ı rehber edinirler. Öyle ise biz de, Kuran'ı rehber edinmeliyiz.

Allah buyuruyor ki: Bunlar Kuran'ı düşünmezler mi? Yoksa kalbleri kilitli midir?

Kara ve denizin karanlıklarında yolunuzu bulasınız diye yıldızları sizin için yaratan O'dur. Şüphesiz biz, bilen bir toplum için âyetleri geniş bir şekilde açıkladık. (EN'AM/97)

Allah, size Kitab'ı açıklanmış olarak indirdiği halde, ondan başka bir hakem mi arayayım? (EN'AM/114)

Bu iki ayetten yola çıkarak, bilip bildiririz ki, bugün İslam âleminin rehberi Kur'an olmaktan çıkmıştır! Kur'an ölülerin arkasından okunan kitaptır. Kur'an, süslü kılıfıyla, tozlu raflarda duran kitaptır! Kur'an, sürekli Yasin'i tekrar etmektir. Kur'an, çoğunun tek bir ayetin mealini bilmediğidir.

Halbuki Kur'an, ölülere değil dirilere öğüttür! Halbuki Kur'an: "Evlerinizi kabirlere çevirmeyin, Kur'an okuyun" buyuran peygamberin, her zaman okunmasını emrettiğidir! Halbuki Kur'an, Bakara'dır, Hucurat'tır, Ali İmran'dır, Mücadele'dir, Haşr'dır, Vakıa'dır; yalnız Yasin, Teberake, Amme değildir! Halbuki Kur'an, Arapça okunmasının farz olduğu gibi anlamını hayata tatbik etmenin de farz olduğudur.

Bugüne kadar -maalesef- biz Kur'an'ın verdiği öğütleri incelemedik; yerine "abdestsiz dokunulur" diyenleri mezhepsiz ilan ederek, kendimizi büyük alim sınıfına soktuk.

Bugüne kadar -maalesef- biz Kur'an'dan ders almadık; yerine "Evde Kur'an bulunmalı" diyerek, bir rafa soktuk.

Kur'an'ın indiriliş amacını kaçırdık. Allah, bu kitabı bize ders olsun ibret alalım diye indirmişken; biz tekdüze düşünerek, başka yönlere kaydık. Her Cuma, ayeti okuyor imam efendi: "yeizukum leallekum tezekkerûn"yani: "O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor."

Kur'an, hayatımızın her safhasında yer almalı.

Derdimiz var: Kur'an!
Sıkıntımız var: Kur'an!
Çünkü her şey, Kur'an'da bitiyor.
Çünkü bu Kur'an, hakikatin ta kendisi!

O yüzden, bundan kelli durmak yok:
Tefsir okunsun!
Meal okunsun!
Kur'an okunsun!
ve en önemlisi: Hayata tatbik edilsin!

Selam hidâyete tabi olanlara olsun.
Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi, mağfireti, cümle inayeti üzerinize olsun.

***
Evet kardeşimin sözü burada bitiyor. Gerçekten doğru tespitlerdi bunar bende ilaveten bir şeyler söylemek istiyorum.
Daha önce belirtmiştim tekrar belirtmekte fayda var. İslami meselelerde takip etmemiz gereken usul/sıra şöyle olmalıdır kardeşler;

1-Öncelikle Kuranı türkçesini okuyacağız kardeşler ve iyice belleyeceğiz

2-Ondan sonra hadislere bakacağız, bunlarda genelde tefsirlerde olur

3-Sonrada alimlerin görüşlerine bakacağız

Bu sıralamaya dikkat etmek çok önemli. Sıralamayı değiştirmek ya da ilk iki sırayı yok bilip doğrudan alimlere muracaat etmek insanı saptırabilir, yanıltabilir. Çünkü o zaman o alimin söz ve düşüncelerini tartacak ve doğrulayacak veya yanlışlayacak bir hakikat elimizde olmayacaktır ve o alimin her şeye ve söze boyun eğen muridi olmaktan başak çaremiz de olmayacaktır ki İslam bunu şiddetle reddeder.

Buradan alimleri küçümsediğimiz gibi bir mana asla çıkmasın, haddimize değil. Sadece sıralama dikkat edelim diyoruz. Biz Müslümanlar için ölçü alimlerimiz değil Kuran ve Sünnettir. Yapılan amelleri, birileri yapıyor veya söylüyor diye değil de Kuran ve Sünnete göre ve Kuran ve sünnet anlayışıyla yapmalıyız . Bu sebeble gerek alimler olsun ve gerekse İslam adına söz söyleyen kimseler olsun kesinlikle söyledikleri sözlerin Kuran ve sünnetten delilleri istenilmeli ve Kuran ve sünnete bağlılıkları nisbetinde onlara bağlanılmalıdır.

Şimdi bazı kardeşler çıkıyor ve diyor ki; Efendim Kuran'ı herkes anlayabiliyorsa neden sahabe ayetlerin manalarını Peygamberimize soruyorlardı?

Elbette daha iyi anlamak için. Çünkü Kuran sadece ilk ve açık manadan ibaret değil. Bir ayette sayısız mana ve hikmet var. Yani açık ve ilk manasını herkes anlıyabilir fakat bundan sonra gelen kapalı manalarını ve hikmetlerini elbette Peygambere sorulacak veya ondan sonra gelen Peygamberin mirasçıları olan alimlere sorulacak. Biz demiyoruz ki alimlere hiç sormuyalım onların kitaplarını okumayalım. Mesele şu;

Önce kuranı okuyacaz arapçası ve türkçesiyle....ilk ve açık manasını iyice bir belliyecez...sonrada sıra alimlerin sözlerine gelecek. Bakınız ayet açık;

“Bilmiyorsanız zikir (ilim) ehline sorun.” (Nahl: 43)

Ama biz bilmeye talip olmadan, Kuran ne diyor, Rasül ne diyor bakmadan her bir meseleyi alimlere sorar olduk. Önceleri kendi seyrinde ve şeri sınırlar dahilinde seyreden bu durum yani alimlere bağlılık zamanla öyle bir hale geldi ki; alimlerin fikirleri, ictihadları mutlak doğrular olarak kabul edildi ve insanların sözlerini Kuran'a ve Sünnete göre değerlendirdikten sonra kabul veya reddetme gerçeğinden tamamen uzaklaşıldı. Elbette suç alimlerimiz değildi.

O halde, mutlak doğru olan şey ancak Allah ve Rasulünün bildirdikleridir. Bunların dışında kalan fikir ve ictihadlar da kitaba ve sünnete uygunluk gösterdiği nisbette doğrudur. Bu sebeple bizler ibadetlerimizi, amellerimizi ancak bu ilahi kaynaklara göre düzenlemek zorundayız.

Biraz uzun oldu ama olsun önemli bir konuydu : ))
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

Turab

Teknik Ekip
Yönetici
Admin
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
7,021
Tepkime puanı
425
Peki meal ve tefsir okuyalım tamam, fakat bu meal ve tefsirleri bize sunanlar da alimler değil midir? Biz kendi başımıza meal ve tefsir yazamayacağımıza göre, yine de alimlerin bilgi ve görüşlerine ihtiyacımız yok mu? Hadi onu da geçelim. Yazıda "Ondan sonra hadislere bakacağız, bunlarda genelde tefsirlerde olur" deniyor peki bu hadisleri bize ulaştıran kimler? Onlarda alimler değil midir? O halde bu yazıdan; Kuranı anlamak için alimlere ihtiyacımız yok. Fakat hadisler için ihtiyacımız var anlamı çıkar mı? Yani büyük çoğunluk orjinal Kuran-ı Kerimi eline alınca ne yapabilir? Biliyorsa okur. Meal için, tefsir için, hadisler için yine alimlere müracaat etmiyormuyuz?
 

Müslüman

Başarılı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
15 Mayıs 2012
Mesajlar
116
Tepkime puanı
0
Bu soruların cevabını bize Kuran Fussilet suresi 44.ayette gayet açık bir şekilde izah ediyor, şöyle ki;

“Eğer biz, bütün ilahi kitaplardaki dini-ilmi esasları içeren Kur'an'ı yabancı dilde okunan bir kitap olarak planlayıp hazırlayarak açıklasaydık:
“Hayata geçirilebilmesi için ayetleri, ayrıntılı bir şekilde açıklanmalı değil miydi? Arapça konuşan bir peygambere, yabancı dilde bir kitap mı gönderilir?" diyeceklerdi. Sen:
“Kur'an, iman edenler için doğru, hak yolu gösteren bir kılavuzdur, bir şifadır" de. İman etmeyecek olanların da kulaklarında ağırlık vardır. Kur'an onlara kapalıdır. Sanki onlara uzak bir yerden sesleniliyor da, duymazlıktan anlamazlıktan geliyorlar.”

Bir başka meal; “Eğer biz onu başka dilde bir Kur’an yapsaydık onlar mutlaka, “Onun ayetleri genişçe açıklanmalı değil miydi? Başka dilde bir kitap ve Arap bir peygamber öyle mi?” derlerdi.”

Bu ayet bize herkesin her milletin Kuranı anladığı dilden okumaları gerektiğini söylüyor. Hiçbir eser kendi dili dışında bir başka dile tercüme edilmeyecekse o zaman yabancı eserleri nasıl okuyacağız? Bir başka dilden kendi diline çevrilen kitapların tahrif edildiği ve kasıtlı olarak yanlış çevrildiğini kim iddia edebilir? Hele hele Kuran gibi Allah’ın Kitabını çevirenlerin kasıtlı olarak Allah’tan korkmadan çeviri yaptıklarını kim iddia edebilir? Bunun vebalinin büyük olduğunu elbette bilirler.

Ayrıca, bırakın Kuran’ı hangi yazar zor anlaşılsın ve herkes okuduğunda kendince başka manalar çıkarsın diye kitap yazar? Halbuki bütün yazarlar yazdıkları okunsun, anlaşılsın diye yazarlar. Herkes anlamayacaksa ne diye yazsın değil mi? Bunu “anlaşılsın diye indirdik” diyen Allah için düşünmek ise hiç mümkün mü?
Meal ; kendi düşünceni eklemeden bire bir çeviri demektir. Google de karşılaştırmalı mealleri tarayın arada çok farkların olmadığını göreceksiniz. Ha bir takım anlam kaymaları vardır ama bu genele mal edilemeyecek ufak tefek hatalardır ve her çeviri de buna rastlamak mümkündür. Bu anlamda meal hiç değişikliğe uğratılmadan sözlerin bire bir tercümesidir.

Ayrıca bazıları diyor ki; meal örjinali demek değildir. Pekala bu durumda ne yapacağız, orjinaline ulaşmak için herkesi Arapça bilmeye mecbur mu edeceğiz?

Biliyorsunuz Kuran’da muhkem ve müteşabihler var. Muhkem; açık olan söz demektir. Müteşabih ise: Kelime anlamı, bir veya birkaç yönüyle bir birine benzeyen, teşbih yoluyla bir birine benzeyen ve benzetilen demektir.

“Sana kitabı indiren O’dur. O kitabın bazı ayetleri muhkemdir. Bunlar kitabın anasıdır/esasıdır. Diğerleri ise müteşâbihlerdir. Kalplerinde eğrilik bulunanlar fitne çıkarmak ve kendilerine göre te’vil etmek için onun müteşabihine uyarlar. Oysa onların Te’vilini Allah'tan başkası bilmez. İlimde derinleşmiş olanlar ise ‘O’na inandık, hepsi Rabbimizin katındandır’ derler. Bunu ancak akıl sahipleri düşünebilir.”

Demek ki Kitabın anası/esası yani çoğu ayetler muhkemdir. Herkesin anlayabileceği şekilde açıktır. Bu konuda meallerde abartılacak kadar farklar yoktur. Geriye müteşabihler kalıyor. Müteşabihin te’viline yeltenenlerin vasıflarını da yine yukarıdaki ayet veriyor; “Kalbinde eğrilik bulunanlar, fitne çıkarmak için bu yola tevessül ederler”.
Müteşabihler konusunda tavrımızı da yine ayet söylüyor; Yoruma girmeden “hepsi Rabbimizin katındandır” diyerek teslim olmaktır. Yani mahiyetini ancak Allah bilir biz bilemeyiz.

“İşte bu, onunla uyarılsınlar, Allah'ın tek ilah olduğunu bilsinler, aklı ve gönlü işleyenler de ibret alsınlar diye, insanlara yöneltilmiş bir tebliğdir.” İbrahim 52

Bu ayet bize “aklı ve gönlü işleyenler ibret alsınlar diye” diyor yoksa siz anlamazsınız alimler anlar demiyor.

Bir de şöyle düşünelim, madem Kuran’ı herkes anlayamaz sadece alimler anlar o halde neden Allah’ın Rasulü ayetleri olduğu gibi aktarmış da bizim anlayacağımız şekilde yazmamış? Öyle ya madem açık ve anlaşılır değil o halde neden olduğu gibi yazdırmış? Elbette anlaşılamayan müteşabih/ birkaç manaya gelebilen ayetleri sahabeler anlamamış ve Peygamberimize sormuşlar ve oda açıklamıştır zaten biz de demiyoruz ki alimlerden istifade etmeyelim, elbette edelim ”bilmiyorsanız bir bilene sorun” ayetinin de esprisi zaten budur.

Biraz uzun oldu hakkınızı helal edin. Rabbimiz bizlere Kuran’ın ışığından hakiki manada istifa etmeyi nasip etsin.
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
Kur'an da akıl sahibi için zengin bir bilgi kaynağı vardır...
Müzmin hastalar için ilaç ve şifa vardır. Kur'an, kurtuluş yolunda yürümeye kararlı olan,yüksek derecelere çıkmaya rağbet eden,şüphe kaynağı olan şeylerden yüz çeviren kimseler için ikna edicidir...
 

mmt1

Kurallara Uymadı
Üyemiz
Katılım
29 Ağustos 2012
Mesajlar
25
Tepkime puanı
2
Kur'an bozulmadan günümüze kadar gelmiş ve kıyamete kadarda korunacaktır!..Yalnız hadisler için aynı şeyi söyleyemeyiz.Raviler herşeyi doğru anlamamış olabiliyor,yorum farkı olabiliyor,uydurma hadis olabiliyor,alimlik sıfatı işte bu uydurmaları çıkarmak için vardır.Ancak herkes aynı düzeyde olaylara bakmadığından hadislerle ilgili çelişkiler olabiliyor.Ravilerin sıhhatine bakmak gerekiyor.
 

Müslüman

Başarılı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
15 Mayıs 2012
Mesajlar
116
Tepkime puanı
0
mmt1 kardeşim doğru diyorsunuz lakin "ravilerin güvenirliği" meselesi de sorunumuzu çözmüyor. Buhari'nin hadis metoduna uyan bir sahih hadisi, başka bir alim hadis kriterine uymadı diye reddedebiliyor. Buhariye göre güvenilir olan bir ravi, İbn Hemmam Abdurrezzak'a göre güvenilmeyecek biri olabiliyor. Bakın böyle pek çok ihtilaf çıkar. Çıkmıştır da...

Yani bir muhaddisin kendi yöntemlerine göre belirlemiş olduğu sika/güvenilir raviler bir başka muhaddise göre gayr-i sika/güvenilir olmayan olabiliyor. Hemen somut bir örnek vereyim. Biliyorsunuz İbn İshak bir hadis ravisidir ve aynı zamanda siyercidir. Ahmed b.Hanbel ve birçok alim onun hakkında: "Hasenü'l Hadis'tir." demiştir. Ama buna karşılık İmam Malik'e göre: "Deccallerden biridir". Keza Darekutni gibi büyük hadisçiler, bunun rivayetlerini son derece sakat görmüşlerdir.

Görüyorsunuz değil mi "ravinin güvenirliği" de göreceli bir kavram. O halde bir hadisin güvenli olup olmadığını neye göre karar vereceğiz. Elbette alimlerin sözlerini dikkate alacağız ama bu konuda nihai kararı verecek olan Kuran'dır. Herşey bu vahyin etrafında şekillenmelidir. Hadislere de vahy muamelesi yapmadan, vahy ile karşılaştırarak dikkate almak durumundayız. Başka türlü ihtilafların önüne geçemeyiz.

Saygılarımla
 

mmt1

Kurallara Uymadı
Üyemiz
Katılım
29 Ağustos 2012
Mesajlar
25
Tepkime puanı
2
Eyvallah Müslüman kardeşim.Sonuç kısmı ile aynı şeyleri dile getirip yazıya dökmekteyiz.En büyük değer Kur'an-dır.Hadisleri de inkar etmiyoruz yanlış anlaşılma olmasın.Uydurma hadisler vardır onu kabul eden biriyim.Cübbe giyen bir şahsın dediği gibi "bizim için zayıf hadis,şişman hadis yoktur!" mantığında değilim.
 
Üst Alt