Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Gecenin derinliklerinde Yüce Huzur’da ayakta yalvarmak İstenecek tek merciin O olduğunu bilerek yalvarmak Ve bunun için kıyamda durmak İşte kunut yapmak
Alemlerin övüncü Hz Peygamber (SAV) Efendimiz sabah namazını kıldırıyordu Çok üzgün olduğu her halinden belliydi İkinci rekâtın rükûsundan “semiAllahu li men hamideh” diyerek doğrulduğunda hemen secdeye gitmedi
Ayakta durarak beddua etmeye başladı:
“Allahım! Mudar kabilelerini perişan eyle! Allahım! Onların yıllarını Yusuf Peygamber’in kıtlık yılları gibi çetin ve zor eyle!
Allahım! Lihyan oğullarını, Adal, Kare, Zi’b, Ri’l, Zekvân ve Usayye kabilelerini sana havale ediyorum Onlar, Allah’a ve Rasulüne isyan ettiler” (Buharî, Müslim, Ebu Davud)
Bu alışılmadık bir durum idi Yaklaşık bir ay veya kırk gün kadar sürdü Efendimiz (SAV) farz namazların son rekâtında rükûdan kalkınca bu bedduayı yapmaya devam etti Bir rivayete göre Sahabe-i Kiram ra da “amin” diyerek duaya katıldılar
Maune Kuyusu Olayı
Rasul-i Ekrem (SAV) Efendimiz’i bu derece üzen ve O’nu bir ay boyunca yukarıda ifade ettiğimiz gibi ayakta beddua etmeye sevk eden olan olay, kendi mübarek zatıyla alakalı bir durum değil, o zaman bütün inananları hüzne boğan Maune Kuyusu hadisesi diye bilinen acıklı olaydır
Hicretin dördüncü yılı, Uhud savaşından dört ay sonra Amir oğulları kabilesinin ileri gelenlerinden Ebu Berâ isminde bir şahıs Medine’ye Efendimiz (SAV)’in yanına gelmişti.
Kalbinin yumuşamış olduğu anlaşılıyordu ama müslüman olduğunu açıkça ifade etmemişti.
Kavminin arkasında olduğunu söyleyerek, Peygamber (SAV) Efendimiz tebliğci gönderirse müslüman olabileceklerini haber vermişti.
Efendimiz (SAV) de göndereceği tebliğcilere Necid halkının zarar vermesinden endişe ettiğini bildirmişti Ebu Berâ, tebliğcileri himayesine alacağını ve onlara kimsenin zarar vermeyeceğine söz verdi
İşte böyle bir görüşme üzerine Rasul-i Ekrem (SAV) Suffe Ashabı’ndan (Allah onlardan razı olsun) bir rivayete göre kırk, diğer rivayete göre yetmiş Sahabi’yi gönderdi.
En güzide sahabilerden oluşan grup Maune Kuyusu denilen yere geldiklerinde, Ebu Berâ’nın sözünü dinlemeyen yeğeni Amir b Tufeyl, çevre kabilelerden de destek alarak, birisi hariç tamamını kılıçtan geçirdi
Rasul-i Ekrem (SAV) Efendimiz bu üzücü haberi aldığı gecenin sabah namazından itibaren bu katliamı yapmış olan kabilelere bir ay boyunca beddua etti Sahabe-i Kiram bu olayı, “Rasulullah (SAV) bir ay boyunca kunut yaptı” şeklinde rivayet etti
Zor Zamanların Sığınağı
Kunut, namaz kılmak, uzun uzun ayakta durarak ibadet yapmak, ayakta dua etmek veya sadece dua etmek anlamlarına gelir Namazda kunut yapmak ise namaz kılan kimsenin ayakta dua etmesi demektir
Efendimiz (SAV)’in yukarıda anlattığımız olay üzerine yapmış olduğu kunut, daha sonraları Sahabe-i Kiram ra tarafından bir musibet veya bir afet gibi zor zamanlarda uygulanmıştır.
Hz Ali ra’ın kunut yaptıktan sonra şöyle söylediği nakledilir: “Biz, düşmanımıza karşı bununla yardım diliyoruz” (İbn Ebi Şeybe, Musannef, c2, s310)
Afet, musibet gibi zor zamanlarda kunut yapmak, alimlerimizin çoğunluğu tarafından güzel karşılanmış, Hanbelî mezhebinde ise müslümanların başında bulunan imamın bunu yapmasının sünnet olduğu ifade edilmiştir.
Hanefî alimleri de böyle zor durumlarda sadece sabah namazında kunut yapılmasının caiz olduğu kanaatine varmışlardır
Sahabe-i Kiram’dan Enes b Malik ra, sabah namazında kunut yapılması ile ilgili olarak şöyle söylemiştir:
“Rasulullah (SAV), dünyadan ayrılıncaya kadar sabah namazında kunut yapmaya devam etti” (Ahmed b Hanbel, Müsned, c3, s162)
Bu rivayeti delil kabul eden Şafiî mezhebi alimleri, sabah namazında kunut yapmanın müekked bir sünnet olduğuna hükmetmişlerdir Bundan dolayı Şafiî mezhebini seçmiş olan müslümanlar, sabah namazını kılarken farzın ikinci rekatında rükûa vardıktan sonra “semiAllahu li men hamideh” diyerek ayağa kalkarlar ve ellerini açarak kunut yaparlar Yani ayakta dua ederler Burada Peygamber (SAV) Efendimiz’den rivayet edilen ve “Allahummehdinî fî men hedeyte” diye başlayan duanın yapılması sünnete daha uygun görülmüştür
Şafiî mezhebine uyarak sabah namazında kunut yapan bir müslüman rükûdan kalkınca şu anlama gelen duayı yaparak Yüce Mevlâ’ya niyazda bulunur:
“Allahım!
Hidayete erdir beni, hidayete erdirdiklerin arasında
Afiyet ihsan et bana, afiyet verdiklerinin yanında
Bereketli eyle bana verdiklerini
Ve koru beni, hükmettiklerinin zararından
Çünkü sen hüküm verirsin, hiç kimse sana hükmedemez
Şüphesiz hiç kimse alçaltamaz senin dost edindiklerini
Ve hiç kimse yüceltemez senin düşman ettiklerini
Ne kadar bereket sahibisin Rabbimiz, ne kadar yücesin
Sana olsun hamd, bütün hükmettiklerin üzerine
Senin bağışlamanı diliyorum ve sana tevbe ediyorum
Allah’ın salâtı ve selamı, Efendimiz Muhammed’e, âline ve ashabına olsun” (Nevevî, el-Mecmu‘, c3, s499)
Sabah namazında kunut yapmak, Malikî mezhebi alimleri tarafından da faziletli bir amel olarak kabul edilmiştir
Hanefî ve Hanbelî mezhebinde ise sabah namazında kunut yapmak meşru görülmemiştir Onların bu görüşe varmasının sebebi, Buharî ve Müslim’de geçen bir hadistir Bu hadiste şöyle rivayet edilmiştir: “Nebi (SAV), sabah namazında bir ay kadar kunut yapmıştır Bu kunutunda, Arap kabilelerinin bazılarına beddua etmiştir Sonra kunut yapmayı bırakmıştır” (Müslim, Mesacid 54)
Durum böyle olmakla birlikte Hanefî veya Hanbelî mezhebine uyan bir müslüman, sabah namazında kunut duası okuyan Şafiî veya Malikî bir imama uyduğunda ellerini kaldırmadan sükût ederek imamın duasını bekler ve imam secdeye indiğinde onunla birlikte namazına devam eder
Vitir Namazında Kunut
Sahabe-i Kiram ra, Rasul-i Ekrem (SAV) Efendimiz’in kunut yapmasına ilk olarak Maune Kuyusu hadisesi üzerine şahit olmuşlardı Vitir namazında kunut yaparak dua ettiği ile ilgili de rivayetler vardır Hatta Efendimiz (SAV)’in gece ibadetini izlemek için O’nun yanında kalan Abdullah ra, şöyle söylemiştir:
– “Vitir namazında nasıl kunut yaptığına bakmak için Rasulullah (SAV) ile bir gece geçirdim Rükûdan önce kunut yapmıştı” (Darekutnî, Sünen, c2, s32)
Hanefî mezhebi imamlarından Ebu Hanife rha, bu hadis-i şerife ve konuyla ilgili başka hadislere dayanarak vitir namazının üçüncü rekâtında kunut yapılmasının vacip olduğuna hükmetmiştir Onun iki talebesi Ebu Yusuf ile İmam Muhammed ise sünnet hükmünü tercih etmişlerdir
Hanefî mezhebi mensubu bir müslüman vitir namazını kılarken üçüncü rekâtta Fatiha ile zammı sureyi bitirince ellerini kaldırır ve tekbir alarak ellerini tekrar bağlar ve kunut yapar Yani ayakta dua eder
Kunut, dua yeridir Gönlünce dua yapmalıdır Rasul-i Ekrem (SAV) Efendimiz’den rivayet edilen “Allahumme innâ nesteînuke” şeklinde başlayan duayı okumak sünnete daha uygun bulunmuştur
Vitir namazında kunut yaparken okunan bu dua, insana Allah’a dayanmanın hazzını yaşatır:
“Allahım!
Senden yardım isteriz
Senden bağışlamanı dileriz
Senin hidayet etmeni isteriz
Sana inanırız, sana tevbe ederiz Sana güveniriz
Bize verdiğin nimetleri bilerek seni hayır ile överiz Sana şükrederiz.
Hiçbir nimetini inkâr etmez ve onları başkasından bilmeyiz
Nimetlerini inkâr eden ve sana karşı geleni bırakır gideriz
Allahım!
Biz yalnızca sana kulluk ederiz
Namazı yalnız senin için kılar ve sadece sana secde ederiz
Yalnız sana koşar ve sadece senin yolunda hizmet ederiz
Rahmet ve şefkatini ümit eder, azabından korkarız
Şüphesiz senin azabın kâfirleredir”
Bu duayla birlikte başka dualar da yapmak hem caizdir hem de güzeldir Yukarıda rivayet edilmiş olan “Allahummehdinî fi men hedeyte” diye başlayan duanın bu duaya eklenmesi de güzel bulunmuştur.
Gecenin derinliklerinde Yüce Huzur’da ayakta yalvarmak
İstenecek tek mercinin O olduğunu bilerek yalvarmak
Ve bunun için kıyamda durmak
İşte kunut yapmak