- Katılım
- 6 Nisan 2014
- Mesajlar
- 47
- Tepkime puanı
- 0
Oğlum,
Sen, Yüce Rabbimin bizlere bahşettiği en kıymetli hediyesin, emanetsin. Seni bize bağışlayan Yaratan’a şükürler olsun. İnşallah yaşamın boyunca bu değere yaraşır doğru ve güzel işler yapacak sağlık, afiyet ve iradede olursun.
Hayat; biz insanlara lütfedilmiş, göz açıp kapayana kadar geçen, yarını bilinmeyen muazzam bir hediyedir. Cennete varis olabilmek için bir imtihandan ibaret olan bu yaşamda şanslısın ki Müslüman ve iman etmiş bir ailenin evladı olarak dünyaya geldin. Dilerim amelin de, şanın da, bahtın da güzel olur ve inşallah Yüce Rabbimin hoşnut olduğu kullarından olursun.
Yaşantın boyunca pek çok badire atlatacak, pek çok sınavdan geçecek, sevinecek, ağlayacak ve yaratılış maksadına yani fıtratına uygun olarak günü geldiğinde ruhunu emanetin gerçek sahibine umarım sözünü tutmuş olarak iade edeceksin.
Söz derken, daha doğmadan önce ana rahminde Yüce Malikine, Veline, Mevlana, gerçek sahibine verdiğin sözü kast ediyorum. O’nun tek ve yüce yaratan olduğunu, eşi, benzeri, ortağı olmadığını kabul ettiğin ve hayatı bu doğrultuda yaşayacağına dair ahid verdiğin sözü kast ediyorum. Bu muazzam hediye karşılığında onurlu ve sözüne sadık yaşamak zorundasın. Allah’a can borcun, sadakat, iman, ahlak ve ibadet borcun var. Hayatını ne kadar bu yönde geçirirsen borcun o kadar azalacak ve ruhunu teslim ettiğinde ahiret mahkemesine borçsuz gideceksin. Aksi halde nankörlük etmiş, borcuna sadık davranmamış ve cezayı hak etmiş olacaksın.
Bizler anne, baba olarak birer emanetçiyiz. Senin her ne kadar doğmana vesile olsak ta aracıyız. Sen bize de emanetsin. Bizim sınavımızın sorularından biri de sensin. Bizim görevimiz seni bu doğrultuda yetiştirmek. Sen iyi biri olursan bu bizim de ahiret müjdemiz, kötü biri olursan cehennem habercimiz olacaksın.
Sen on beş yaşını geçtikten sonra dinen sorumluluğun tam olarak başlayacak ve o saatten sonra bizim yükümüz azalacak ama ebeveynlik görevimiz asla bitmeyecek. Zaman zaman sana yardımcı olacak, seni uyaracak veya destekleyeceğiz. Şefkat ve merhametimiz asla azalmayacak. Seni hep sevecek ve kollayacağız.
Daha yolun başında, gençliğinin baharındasın. Vicdanın sana hep yol gösterecek. Ona kulak verirsen yolundan sapmaz ve mutlu olursun. Unutma ki Allah akıl ve kalp vermişken vicdanın sesini dinlemeyenler ahmakların ta kendileridir.
Yanlışlara sapmamak, ışığı kaybetmemek için doğru yol Allah yoludur. Bunun dışında tüm yollar batıldır, eskidir, yanlıştır, köhnedir. O şanı yüce olandır. Ne eşi vardır ne benzeri, ne ortağı vardır ne yardımcısı. Kudretin, mülkün, celal ve ikramın sahibi sadece O’dur. O; gemileri yüzdüren, yüzleri güldüren, ölüyü dirilten diriyi öldüren, yüreklere sevgi eken, güneşi doğdurup, çiçeğe rengini, bala tadını, arıya kanadını, anneye şefkati verendir. O; tek sahibimizdir. O’ndan başka ne bir kapımız vardır açacak, ne bir sığınacak limanımız. Bil ki, “göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır.”
Kur’an nurumuzdur hayat yolunda. Onsuz ne başla güne, ne geceyi bitir. Kim ne derse desin sen Allah kelamına kulak ver. Çünkü o Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir.
Bu yolda birileri hep vesvese verecek sana, yanlış yola çekmek için kulağına fısıldayacak. İnsan ve cin şeytanları seni Allah yolundan uzaklaştırmaya, verdiğin sözü unutturmaya veya hafife aldırmaya çalışacak.
Allah affeder deyip seni aldatacak. Nefsin sana düşman olacak hırsıyla, şehvet ve arzularıyla. Hep daha fazlasını, hep kolay yolu, hep hak yemeği emredecek sana. Eğer nefsini terbiye edemezsen, Allah’a nefsini temizlemesi için yalvarmazsan kirli nefsin seni ele geçirecek ve sözünden uzaklaşacaksın.
Vesveseler ve hırsın seni bu yoldan uzaklaştırınca da yenilmiş, yutulmuş olacaksın. Ahiret yerine bu dünyayı cennet olarak yaşayacak ama sonsuz hayatta mahcup, cezalı, cennetten uzaklaştırılmış ve lanetlenmiş olacaksın.
Kalbin sana doğru yolu gösterecek vicdanın gibi. Yanlış işler yaptığında sızlayacak, doğru işler yaptığında hop hop atacak keyiften. Bu sesi dinlersen mutlu ve bahtiyar olacaksın. Dinlemezsen bir kaç kereden sonra kalbin kararacak ve içinde sevgiye, namus ve haysiyete yer olmayacak. Kalbini hoş tutmalı ve zaman zaman onu sevgi, muhabbet ve samimiyetle beslemelisin.
İlim bir başka yol göstericin olacak. İlim derken sayısal modern zaman bilimlerini kast etmiyorum sadece. Hem bu dünyanın hem dinin ilmini öğrenmeli ve ikisini bir arada kullanmalısın. Birini reddedersen diğeri öksüz kalır. Ama gerçek ilmin Allah ilmi olduğunu hiç unutmayacaksın.
Güneşin nasıl doğduğunu, saat kaçta nerede olacağını, o gün hava sıcaklığının kaç derece olacağını modern bilim sana söyleyebilir. Ama bunlar birer tahmin ve varsayımdır. Hakikat Allah ilmidir. O güneşe doğ denirse doğacak, doğma denirse doğmayacak, batıdan doğ denirse o güneş o sabah batıdan doğacaktır.
Onun hayat veren, ısıtan, ışıtan varlığının hikmeti Yüce Allah’ın rahmet ve şefkatinde saklıdır. O ışık hayat verirken, iyi ve kötü ne varsa gösterecek sana. Gölgeler, kötülükler, korku ve sevinçler bile ışık olmadan olamaz. ısı olmadan bu mavi gezegen yaşayamaz. O Yüce Rabbinin verdiği emri her gün aksatmadan uygulayacak ve sana örnek olacak. “Ben sözümü tutuyor ve görevim, her gün yapıyorum. Sen ne yapıyorsun?” diye soracak sabahları.
Yağmurun rahmet olduğunu, aynı zamanda öldürücü bir silah olabileceğini anlayacaksın musibetlerden. Yağmurun nasıl ve neden yağdığını, nasıl o havadan ağır bulutların göğe yükselebildiğini, şimşeğin, yıldırımın hikâyesini, gök gürültüsünün esrarını, kuşların, karıncaların aralarında konuşmalarını sana Allah ilmi söyleyecek. Yıldırımla kimlerin yok edildiğini, şimşeğin kime umut, kime korku verdiğini Kur’an’dan okuyacaksın.
Hastalığın da, şifanın da, kederin de sevincin de Allah’ın irade ve hikmetine bağlı olduğunu, her olayın senin için bir ara sınav olduğunu bilecek ve ona göre davranacaksın. Ok atarken isteyecek ama Allah razı gelmezse atamayacaksın. Allah iradesi seni destekler ve o oku atarsan bunun Allah’ın izniyle olduğunu bileceksin. Sen nasıl olmak istersen o yönde irade kullanacak Allah’ın iradesine o yönde tabi olacaksın. Kafir olmak istersen kafir, mutlu olmak istersen mutlu olacaksın.
Kader bazı şeyler dışında değişmez değildir. Günlük kararların ve tercihlerin seni şekillendirecek. İradenle nasıl bir kader istediğini, bu hayatı nasıl yaşamayı seçtiğini gösterecek ve Allah’ın iradesinin seni desteklemesini bekleyeceksin. O’nun iradesi seni desteklediği zaman ben masumum diyemeyecek ve sorumluluktan kurtulamayacaksın çünkü önce sen iradeni ve isteğini ortaya koyacaksın. Bu nedenle yaptığın ve yapmayı istediğin her şeyden hesaba çekileceksin. Kaçamayacaksın!
Sonu gören Allah zamana bağlı değildir. Senin ne şekilde ve nasıl öleceğini de, nasıl bir yaşam süreceğini de bilir. Sana fırsat verecek ve zaman zaman ikaz edecek. Sen ders almazsan seni kendi haline bırakacak. Yaptığın en küçük bir şeyi omuz başlarındaki melekler satır satır ve asla taraf tutmadan yazıp çizecek. Hesap günü sen inkâr etsen de o defter yalan söylemeyecek, ellerin, ayakların bile hakikati gizlemeyecek. Bu nedenle karanlıklar içinde de olsan, ısısız bir adada tek başına da olsan hep seni gözetleyenler olduğunu bileceksin.
Kendi kaderinin başkalarının da kaderini etkilediğini bilecek, toplumun geleceğine yön verenlerden biri olduğunu anlayacaksın. Toplumun helak veya ihya olmasında senin de payın olacak. Çünkü Allah iman üzere yürüyen toplumları değil şeytana uyan ve yoldan çıkanları helak eder. O toplumun akıbeti o toplumdaki herkesin suçudur. İyiler hariç kötüler o helakte yok olur gider.
Allah her şeye muktedirdir. İsterse toplumları tümden yenileriyle değiştirir, isterse mucizeler gönderip o toplumu ıslah eder. Ama insanoğlu aceleci ve nankördür. İyilik ister gibi kötülüğü de ister. İstediği hemen olsun ister.
Unutma ki bu dünya için istersen Allah dünyalık verir ama ahirete eli boş gidersin. Ahiret için istersen hem bu dünya hem ahiret için kazanırsın. Fani olan bu dünya hayatı süslü bir eğlenceden ibarettir. Aslolan sonsuz yaşamın cereyan edeceği ve dünyaya gönderildiğimiz yer olan cennet yurdudur. Bu sınav onun içindir.
İlk insan yaratıldığında kıskanan ve Allah’a karşı çıkan iblis ve soyunun (iman edenleri hariç) bizlerle beraber sürgün edildiği yeryüzünde ve sonrasında cennette nasibi yoktur. O yüzden bizleri de hep isyana kışkırtacak ve yoldan çıkarmaya uğraşacak. Kıyamete kadar bizimle uğraşacak ve o gün geldiğinde kendisini suçlayanlara şöyle diyecektir; “ben zorlamadım sadece güzel gösterdim. Siz zaten imansızdınız. Aklınızı kullansaydınız ya?” O zaman çok geç olacak!
Aklını kullanan için kulakla, gözle, kalple görünenler yeterince ibret vericidir. Hayata günlük koşturmaca içinde beş dakika bu gözle bakarsan yüce ahenk ve dengeyi zaten göreceksin. Gördükçe de aksine davranman mümkün olmayacak.
Dualarınla sadece Allah’tan isteyecek, uğur, şans, tesadüf gibi şeylerle fazlaca uğraşmayacaksın. Falın, içki ve kumarın şeytan işi pislikler olduğunu bilecek, hak yemekten özellikle kaçınacaksın. Bileceksin ki ahirette boynuzsuz hayvan boynuzlu hayvanla bile helalleşecek. Zulmettiğin, gasp ettiğin, kötülük ettiğin herkesten helalliğini alamazsan Allah affetse de affedilmeyeceksin. Mazlum senden iyiliklerini alıp götürecek, iyiliğin kalmayınca ise onun günahlarını üstleneceksin. Ömrün boyunca başını secdeden kaldırmamış olsan bile mazlumlara verdiğin iyiliklerin ve onlardan aldığın günahlarla cehennemin en derin çukuruna atılacaksın. Bu yüzden hak yeme ve yersen bu dünyada helal ettir.
Kamunun, yetimin hakkına asla el uzatma. Çünkü helalleşeceğin kimse bulamazsın. Binlerce, milyonlarca kimse ile ahirette hesaplaşmak ise iflah etmez adamı ve yokluklarda kaybolursun. O yüzden yetim hakkından, devlet malından uzak dur. Bil ki savaşta ölü düşman askerinden yeleği alıp gizlice sırtına geçiren mümini Peygamber efendimiz devlet malı yemek ve kamu hakkını gasp etmekle suçlamış ve cehennemde yanacağını söylemiştir. Bir yelek için, ömrü boyunca İslam uğruna kılıç sallamış bir sahabenin bu durumu kulağına küpe olsun.
Sana yapılan kötülüğe iyilikle cevap ver. Kötülük yaparsan hemen bir iyilik yap ve affedilmeyi umut et.
Gıybet, iftira, açık arama, dedikodu gibi hastalıklardan uzak dur. İftiranın o suçu mesela zinayı işlemekten daha günah olduğunu bil. Günahsızlara sakın leke atma. Alay etme, küçümseme, böbürlenme. Yürürken kabarma, konuşur veya gülerken sesini yükseltme.
Kötülüğe ve zulme elinle, dilinle hiç olmazsa kalbinle karşı çık.
Ölüm ibret olarak herkese yeter. Ara sıra hastanelere, yılda bir kaç kez kabristana git ve oradakileri gör.
Yetimlere karşı şefkatli ve güler yüzlü ol. İnsanlara sevinç ve neşe aşıla. Allah’ın selamını kimseden esirgeme. Bil ki selam vermek sünnet, almak farzdır. Sakın selam almamazlık etme.
Yarın ölecekmiş gibi ahiret için, hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için çalış. Çalışanın parasını daha teri soğumadan ver.
Faizden özellikle tefecilikten zinhar sakın.
Birine borç verdiysen sıkıştırma. Ödeyemezse de zorlama. Senin paran varmış ki vermişsin, onun sıkıntısı varmış ki sana el açmış. Allah’ın sana verdiği mal ve parada yetimlerin, muhtaç ve fakirlerin, yolcu ve hastaların hakkı olduğunu, diktiğin üzüm bağında kurtlarla kuşların bile hakkı olduğunu düşün, kıskanma.
Komşuluk haklarına bağlı yaşa. İncitme, üzme.
Evlatların, mal ve makamın sana sınav için verildiğini, şükretmen gerektiğini hiç unutma. Varlığının şükrettikçe artacağını, şükretmedikçe azalacağını bil. Yine bil ki elindekinde çok kimsenin hakkı vardır. Fakirlere verdiğin sadaka ve zekâtların senin aslında borcundur. Onlara ait olanı onlara iade etmendir. Vermez sahiplenirsen onların hakkını gasp etmiş, hak yemiş olursun. Dilenci at üstünde de gelse sana el açtıysa ver. Aşırıya kaçma çünkü aşırıya kaçarsan acınacak hale gelirsin.
İslam’ın kural ve kaidelerini iyi öğren. Akiden ne kadar güçlü olursa o kadar az hata yaparsın.
Kadınlara karşı mesafeli ve ölçülü ol. Harama, göz zinasına yanaşma. Kimsenin namusuna yok yere dil uzatma. Helal olandan başka kendine ve ailene lokma yedirtme. Kazancın da yediğin de yaptığın da helal olsun. Az olsun ama bereketli olsun.
Rızkı verenin patron değil Allah olduğunu, geleceğin teminatının çocukların tahsili için bankaya koyduğun para değil Allah olduğunu öğren.
Ahlak, iman ve ibadet üzere yaşa ve öyle öl. Allah’ın nefsini temizlemesi ve kalbini iman, itaat ve ibadetle doldurması için dua et. İyi ve güzel iş demek olan salih amel işlemeye bak. Çünkü Allah; “Allah’a ve ahiret gününe inanan ve salih ameller işleyenler için Rableri katında mükâfat vardır; onlar korkuya uğramayacaklar, mahzun da olmayacaklardır” diye hükmetmiştir.
Çocuklarının da onlardan gelecek nesillerin de salih kimseler olması için Allah’a yalvar. Çünkü nefisleri temizleyen ve kalpleri eğriltip doğrultan sadece Allah’tır. Allah imanı da istediğine verir. Bu yüzden İslam’a girmekle iman etmek farklı şeylerdir. Karıştırma. İslam’a girmekle sevinme. Bunun sana lütfedilmiş bir iyilik olduğunu düşün ve hakkını vermeye çalış. Kalbine iman girmesi ve sağlamlaşması için ise sadece Allah’tan niyaz et.
Allah’ın hoşnut olduğu kullardan olma yolunda harca nefesini. Son nefesine kadar Müslüman kalabilmeyi ve son nefesinde kelime-i şehadet getirerek ruhunu teslim etmeyi niyaz et Allah’tan. Çünkü kötülerin en kötüsü ahirete imansız gitmektir.
Şirk yani Allah’a verdiğimiz sözün aksine Allah’a yardımcı, ortak, benzer, eş tutmak açık veya gizli olsun en affedilmeyecek suçtur. Allah bütün kötülükleri affedebilir tövbe ve istiğfarla. Ama şirki affetmez. Kâfir olarak canı teslim etmekten daha kötü ne olabilir? İşte şeytanın vesveseleri, kandırmaları, nefsinin doymak bilmezliği hep bu yüzdendir. Seni kandırıp şirke batırma çabalarıdır. Sakın onlara kulak verme. Zorlandığında Allah’a yönel, Kur’an oku, namazı dosdoğru kıl. Şüphesiz namaz, Allah’a derinden saygı duyanlardan başkasına ağır gelir. Bil ki bu musibetler imanı zayıf olanlara zarar verir. İmanı güçlü olanların koruyucusu Allah’tır.
Fatiha suresi Allah’a verdiğimiz sözdür. O yüzden Kur’an onunla başlar, o yüzden her rekâtta onu okuruz. Oku, anla, bil, düşün. Yalnız kime ibadet edeceğimizi, kimlerden O’na sığınacağımızı gün boyu tekrarla ki sapmışlardan olmayasın. Dünya çevresinde her enlem ve boylamda dakikalar arası farkla okunan ezan ve Fatihaları düşünüp yeryüzünde yaşayan diğer Müslüman kardeşlerini ve dünya gezegeninin muazzam yapısını hatırla. O ezan seslerinin semada yankılanışını düşün. Ruhunu ve imanının güçlendir.
O semanın kaç kat, ayak bastığın yerin kaç kat olduğunu, bilimin bize söylediklerinden başka daha varoluşun nice sırlar sakladığını, bilimin icat etmediğini sadece var olanı keşfettiğini, yaratma ve yapmanın sadece Allah’a mahsus olduğunu kabullen.
Yarın aile yuvası kurduğunda aileni de bu doğrultuda yetiştir. Namuslu, dürüst, mütevazı hayat yaşa. Hayırlı işlerde yarış, kötülüklerden, günah ve haramdan sakın. Eşinin ve evlatlarının sana Allah emaneti olduğunu unutma!
Bazı şeyleri yaşadıkça, okudukça öğreneceksin. Sabretmeyi ve affetmeyi dile. Öfkeyle, kızgınlıkla hareket etme. Affetmek bağışlamaktır. Bağışlamak ise sadaka vermek gibidir, bağış yapmaktır.
Yaşlılara, akrabalara, hayvan ve bitkilere karşı şefkatli ve yardımsever ol. Kötü laf etme. Kızsan da köpürme, kalp kırma. Arkadan konuşma, başkasının iyiliğine de olsa rencide etme, o yokken arkasından konuşma.
İyiliği açıktan da yap, gizliden de. Ama güzel olanı gizli olanıdır. İbadetini de gizli yap. İbadetinde gösterişten, riyadan uzak dur. Başkaları bilsin diye, en önde, abartarak, hava atarak yaptığın ibadetin bir spordan farksız ve faydasız olacağını bil.
Namazında huşu içinde ol. Yüce Allah’ın huzurunda, sıratın üzerinde durduğunu düşün ve ona yakışır hareket et. Dualarında samimi ve mütevazı ol.
Dünya malı, makam, mevki, şöhret peşinde harcama nefesini. Bu dünyada para, şan, şöhret, gösteriş için verdiğin her anlamsız mücadelenin seni Allah yolundan biraz daha uzaklaştıracağını bil. Kazanmak ve çalışmak hatta para kazanmak değil bunlar için bazı değerleri feda etmenin yasak olduğunu iyi anla. Kazandığını güzel ve faydalı işlere harca ki gerçek anlamda kazanmış olasın. Kazandığın tonlarca paranın sana tonlarca yeni sorumluluklar getirdiğini unutma. Yoksa ahlaksız yollarda harcadığın her kuruşun sana haram olacağını bil.
Lokma yerken, su içerken, işe başlarken Allah’ın adını an. Bitirdiğinde, doyduğunda, susuzluğun geçtiğinde şükret Allah’a. Nimetler, bereketler, sağlık, rahmet, lütuf ve afiyetler gibi her şey için şükret.
Nimetlerden ahirette hesaba çekileceğini, sıcak yaz günü sığındığın bir ağacın gölgesinden, içtiğin bir bardak soğuk sudan, yarım hurma tanesinden sorumlu tutulacağını hatırlayıp şükredenlerden ol.
Yanlış yaparsan Allah’a sığın tövbe ve istiğfarınla. Çünkü Allah rahmet ve merhametiyle kâinatı kuşatmıştır. İçten olur ve pişmanlık duyarsan, sana şah damarından yakın, kalbinden yakın Allah umulur ki affedecektir. Tövbe kapısı hep açıktır. Unutma. Sıcak, samimi ve içten duygularınla Allah’a yönel.
Evlere ön kapılarından gir, çağrılmadan girme, kimse yoksa asla yaklaşma. Çalma, çırpma.
Aldatmaktan ve aldatılmaktan Allah’a sığın.
Mahrem yerlerini ört, başkaları görmesin, başkalarının mahremine bakma günaha girmeyesin. Gözlerinle açık arama, gözlerinle başkalarının mahremine bakma. Göz zinası işleme. Bakışlarını yere indir.
Olduğun gibi görün, göründüğün gibi ol!
Ticarette ahlaksızlık, tartıda hile, namazda gösteriş yapanlardan asla olma. Bu sahtekâr insanlardan olup çok para kazanacağına Allah yolunda çulsuz ve parasız olmayı dile.
Çoluk çocuğun rızkını olmadık yerlerde telef etme, çarçur etme. Eşcinsellik, zina gibi ahlaksızlıklardan uzak kalmasını bil. O birkaç dakika için Yüce Allah’ın nice kavimleri yok ettiğini iyi öğren.
Kâfire, müşrike, münafıka el açma, yalvarma. Onlardan aman dileyip onlara yanaşma. Zalime boyun eğme. Bil ki münafıklar en kötüsüdür. Usulca yanaşır yürekte patlar. Bu yüzden dikkatli ol.
Ecelinin ne zaman geleceğini bilemezsin. Bu yüzden abdestsiz dolaşma. Abdestsiz Kur’an’a el sürme. Ezana, namaza saygılı ol.
Büyüden de büyücüden de faldan da uzak dur. Geleceği sadece Allah bilir. Başkalarının kısmetine, hayatına dair kara büyülerle bir şeyler elde etsen de asıl kaybeden olacağını anla. Çünkü büyü en büyük fenalıklardan ve şeytan oyunlarındandır.
Bunları yapar ve ısrarcı olursan bu dünyada mutlu yaşar ve mutlu ölürsün. Yapmaz veya yapamaz isen yapamadığın kadarıyla şefaate muhtaç olursun. Şefaatin de sadece Allah’a ait olduğunu, şefaat edilebilmesinin O’nun iznine tabi olduğunu unutma. Peygamber efendimizin (s.a.v) şefaatine mazhar olabilmek için de O’nun sünnetini takip et.
Yaşadığın hayatta güzel ve hayırlı iş yapmadan, ibadet etmeden, şükretmeden boş geçirdiğin her dakika zararda olduğunu anlayıp zamanının ve sağlığının kıymetini takdir et.
Âlimlerle sohbet et, önemli işlerde bilenlerle istişare et. Ama dinini bölme, böldürtme. Mezheplere, saygılı ama mesafeli ol. Dini zorlaştırtma kolaylaştır. Ayıplama, öğüt ver, sevdir, zorlama, tavsiye et. Dinde zorlama yoktur. Peygamber efendimiz zorlamamışken sen nasıl zorlayabilirsin?
En büyük hastalık kibir ve gururdur. İnsan olmak için, iyi insan olmak için bunlardan kurtul.
Ne olursan ol adam ol! Mühendis, doktor olabilir, bakan olabilir hatta padişah olabilirsin ama adam olmak başka şeydir. Bunu bil.
Çocuklarına güzel ve manalı isimler koy, gayri müslimlere zulmetme. Sana sataşmayana sataşma, sataşan olursa canını, ırzını, vatanını ve dinini sonuna kadar koru. İki Müslüman kavga ederse mazlumun yanında ol. Zulmeden saldırmaya devam ederse mazlumun yanında sende savaş.
İbadetinde ölçülü ol. Kurbanını, zekâtını, adağını, farzını ihmal etme. Yaptığın her şeyde Allah’ın rızasını ve hoşnutluğunu dile. Başka şey için sakın secde etme, kurban kesme, oruç tutma, sadaka verme.
En bunalımlı anlarında hayata ara verip yeşil ağaçtan ateş çıkaran, gemileri yüzdüren, geceyle gündüzü evirip çeviren Yaratan’ı zikret. Ağaçların, kuşların tesbihine kulak ver. Derin manasını düşün hayatın. Düşüncelerinde göğe yüksel, insanın miracında (namazında) semalara çık. Teselliyi içki de, haram omuzlarda arama. Zorda sabret, güzelde şükret. Düzgün yaşa imanlı öl. Ölenlerine çok yas tutma. Ölümün de doğmak gibi hak olduğuna inan, Hak’ka isyan etme.
Hayat çok kısa. Ama uzun da olsa, binlerce yıl da sürse fani. Baki olan ahiret yurdu. Baki olana göre yaşa.
Yapman, olman, düşünmen, bilmen gereken her şey vicdanında ve kalbinde saklı.
Bu meşakkatli yolda Allah yardımcın olsun. Bizler ailen olarak yaşadıkça yanında olacağız. Olmasak ta sen ayakta duracak kadar iyisin çünkü insansın ve imanlısın.
Yaşamında; Allah’ın doksan dokuz ismiyle ahlaklan, Peygamberler gibi içten, sabırlı, imanlı, fedakâr ve şükreden ol.
Ecelimiz geldiğinde ardımızdan çok ağlama. Çünkü her can ölümü tadacaktır. Kalp burulur, göz yaşlanır ama abartma. Önemli olan çok değil insanca ve İnançla yaşamaktır.
Ahirette buluşma noktamız Peygamber sancağı altı, kevser yanı ve cennet yurdu olur inşallah.
Allah hepimizin yardımcısı olsun. Allah’a emanet ol!
Sen, Yüce Rabbimin bizlere bahşettiği en kıymetli hediyesin, emanetsin. Seni bize bağışlayan Yaratan’a şükürler olsun. İnşallah yaşamın boyunca bu değere yaraşır doğru ve güzel işler yapacak sağlık, afiyet ve iradede olursun.
Hayat; biz insanlara lütfedilmiş, göz açıp kapayana kadar geçen, yarını bilinmeyen muazzam bir hediyedir. Cennete varis olabilmek için bir imtihandan ibaret olan bu yaşamda şanslısın ki Müslüman ve iman etmiş bir ailenin evladı olarak dünyaya geldin. Dilerim amelin de, şanın da, bahtın da güzel olur ve inşallah Yüce Rabbimin hoşnut olduğu kullarından olursun.
Yaşantın boyunca pek çok badire atlatacak, pek çok sınavdan geçecek, sevinecek, ağlayacak ve yaratılış maksadına yani fıtratına uygun olarak günü geldiğinde ruhunu emanetin gerçek sahibine umarım sözünü tutmuş olarak iade edeceksin.
Söz derken, daha doğmadan önce ana rahminde Yüce Malikine, Veline, Mevlana, gerçek sahibine verdiğin sözü kast ediyorum. O’nun tek ve yüce yaratan olduğunu, eşi, benzeri, ortağı olmadığını kabul ettiğin ve hayatı bu doğrultuda yaşayacağına dair ahid verdiğin sözü kast ediyorum. Bu muazzam hediye karşılığında onurlu ve sözüne sadık yaşamak zorundasın. Allah’a can borcun, sadakat, iman, ahlak ve ibadet borcun var. Hayatını ne kadar bu yönde geçirirsen borcun o kadar azalacak ve ruhunu teslim ettiğinde ahiret mahkemesine borçsuz gideceksin. Aksi halde nankörlük etmiş, borcuna sadık davranmamış ve cezayı hak etmiş olacaksın.
Bizler anne, baba olarak birer emanetçiyiz. Senin her ne kadar doğmana vesile olsak ta aracıyız. Sen bize de emanetsin. Bizim sınavımızın sorularından biri de sensin. Bizim görevimiz seni bu doğrultuda yetiştirmek. Sen iyi biri olursan bu bizim de ahiret müjdemiz, kötü biri olursan cehennem habercimiz olacaksın.
Sen on beş yaşını geçtikten sonra dinen sorumluluğun tam olarak başlayacak ve o saatten sonra bizim yükümüz azalacak ama ebeveynlik görevimiz asla bitmeyecek. Zaman zaman sana yardımcı olacak, seni uyaracak veya destekleyeceğiz. Şefkat ve merhametimiz asla azalmayacak. Seni hep sevecek ve kollayacağız.
Daha yolun başında, gençliğinin baharındasın. Vicdanın sana hep yol gösterecek. Ona kulak verirsen yolundan sapmaz ve mutlu olursun. Unutma ki Allah akıl ve kalp vermişken vicdanın sesini dinlemeyenler ahmakların ta kendileridir.
Yanlışlara sapmamak, ışığı kaybetmemek için doğru yol Allah yoludur. Bunun dışında tüm yollar batıldır, eskidir, yanlıştır, köhnedir. O şanı yüce olandır. Ne eşi vardır ne benzeri, ne ortağı vardır ne yardımcısı. Kudretin, mülkün, celal ve ikramın sahibi sadece O’dur. O; gemileri yüzdüren, yüzleri güldüren, ölüyü dirilten diriyi öldüren, yüreklere sevgi eken, güneşi doğdurup, çiçeğe rengini, bala tadını, arıya kanadını, anneye şefkati verendir. O; tek sahibimizdir. O’ndan başka ne bir kapımız vardır açacak, ne bir sığınacak limanımız. Bil ki, “göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır.”
Kur’an nurumuzdur hayat yolunda. Onsuz ne başla güne, ne geceyi bitir. Kim ne derse desin sen Allah kelamına kulak ver. Çünkü o Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir.
Bu yolda birileri hep vesvese verecek sana, yanlış yola çekmek için kulağına fısıldayacak. İnsan ve cin şeytanları seni Allah yolundan uzaklaştırmaya, verdiğin sözü unutturmaya veya hafife aldırmaya çalışacak.
Allah affeder deyip seni aldatacak. Nefsin sana düşman olacak hırsıyla, şehvet ve arzularıyla. Hep daha fazlasını, hep kolay yolu, hep hak yemeği emredecek sana. Eğer nefsini terbiye edemezsen, Allah’a nefsini temizlemesi için yalvarmazsan kirli nefsin seni ele geçirecek ve sözünden uzaklaşacaksın.
Vesveseler ve hırsın seni bu yoldan uzaklaştırınca da yenilmiş, yutulmuş olacaksın. Ahiret yerine bu dünyayı cennet olarak yaşayacak ama sonsuz hayatta mahcup, cezalı, cennetten uzaklaştırılmış ve lanetlenmiş olacaksın.
Kalbin sana doğru yolu gösterecek vicdanın gibi. Yanlış işler yaptığında sızlayacak, doğru işler yaptığında hop hop atacak keyiften. Bu sesi dinlersen mutlu ve bahtiyar olacaksın. Dinlemezsen bir kaç kereden sonra kalbin kararacak ve içinde sevgiye, namus ve haysiyete yer olmayacak. Kalbini hoş tutmalı ve zaman zaman onu sevgi, muhabbet ve samimiyetle beslemelisin.
İlim bir başka yol göstericin olacak. İlim derken sayısal modern zaman bilimlerini kast etmiyorum sadece. Hem bu dünyanın hem dinin ilmini öğrenmeli ve ikisini bir arada kullanmalısın. Birini reddedersen diğeri öksüz kalır. Ama gerçek ilmin Allah ilmi olduğunu hiç unutmayacaksın.
Güneşin nasıl doğduğunu, saat kaçta nerede olacağını, o gün hava sıcaklığının kaç derece olacağını modern bilim sana söyleyebilir. Ama bunlar birer tahmin ve varsayımdır. Hakikat Allah ilmidir. O güneşe doğ denirse doğacak, doğma denirse doğmayacak, batıdan doğ denirse o güneş o sabah batıdan doğacaktır.
Onun hayat veren, ısıtan, ışıtan varlığının hikmeti Yüce Allah’ın rahmet ve şefkatinde saklıdır. O ışık hayat verirken, iyi ve kötü ne varsa gösterecek sana. Gölgeler, kötülükler, korku ve sevinçler bile ışık olmadan olamaz. ısı olmadan bu mavi gezegen yaşayamaz. O Yüce Rabbinin verdiği emri her gün aksatmadan uygulayacak ve sana örnek olacak. “Ben sözümü tutuyor ve görevim, her gün yapıyorum. Sen ne yapıyorsun?” diye soracak sabahları.
Yağmurun rahmet olduğunu, aynı zamanda öldürücü bir silah olabileceğini anlayacaksın musibetlerden. Yağmurun nasıl ve neden yağdığını, nasıl o havadan ağır bulutların göğe yükselebildiğini, şimşeğin, yıldırımın hikâyesini, gök gürültüsünün esrarını, kuşların, karıncaların aralarında konuşmalarını sana Allah ilmi söyleyecek. Yıldırımla kimlerin yok edildiğini, şimşeğin kime umut, kime korku verdiğini Kur’an’dan okuyacaksın.
Hastalığın da, şifanın da, kederin de sevincin de Allah’ın irade ve hikmetine bağlı olduğunu, her olayın senin için bir ara sınav olduğunu bilecek ve ona göre davranacaksın. Ok atarken isteyecek ama Allah razı gelmezse atamayacaksın. Allah iradesi seni destekler ve o oku atarsan bunun Allah’ın izniyle olduğunu bileceksin. Sen nasıl olmak istersen o yönde irade kullanacak Allah’ın iradesine o yönde tabi olacaksın. Kafir olmak istersen kafir, mutlu olmak istersen mutlu olacaksın.
Kader bazı şeyler dışında değişmez değildir. Günlük kararların ve tercihlerin seni şekillendirecek. İradenle nasıl bir kader istediğini, bu hayatı nasıl yaşamayı seçtiğini gösterecek ve Allah’ın iradesinin seni desteklemesini bekleyeceksin. O’nun iradesi seni desteklediği zaman ben masumum diyemeyecek ve sorumluluktan kurtulamayacaksın çünkü önce sen iradeni ve isteğini ortaya koyacaksın. Bu nedenle yaptığın ve yapmayı istediğin her şeyden hesaba çekileceksin. Kaçamayacaksın!
Sonu gören Allah zamana bağlı değildir. Senin ne şekilde ve nasıl öleceğini de, nasıl bir yaşam süreceğini de bilir. Sana fırsat verecek ve zaman zaman ikaz edecek. Sen ders almazsan seni kendi haline bırakacak. Yaptığın en küçük bir şeyi omuz başlarındaki melekler satır satır ve asla taraf tutmadan yazıp çizecek. Hesap günü sen inkâr etsen de o defter yalan söylemeyecek, ellerin, ayakların bile hakikati gizlemeyecek. Bu nedenle karanlıklar içinde de olsan, ısısız bir adada tek başına da olsan hep seni gözetleyenler olduğunu bileceksin.
Kendi kaderinin başkalarının da kaderini etkilediğini bilecek, toplumun geleceğine yön verenlerden biri olduğunu anlayacaksın. Toplumun helak veya ihya olmasında senin de payın olacak. Çünkü Allah iman üzere yürüyen toplumları değil şeytana uyan ve yoldan çıkanları helak eder. O toplumun akıbeti o toplumdaki herkesin suçudur. İyiler hariç kötüler o helakte yok olur gider.
Allah her şeye muktedirdir. İsterse toplumları tümden yenileriyle değiştirir, isterse mucizeler gönderip o toplumu ıslah eder. Ama insanoğlu aceleci ve nankördür. İyilik ister gibi kötülüğü de ister. İstediği hemen olsun ister.
Unutma ki bu dünya için istersen Allah dünyalık verir ama ahirete eli boş gidersin. Ahiret için istersen hem bu dünya hem ahiret için kazanırsın. Fani olan bu dünya hayatı süslü bir eğlenceden ibarettir. Aslolan sonsuz yaşamın cereyan edeceği ve dünyaya gönderildiğimiz yer olan cennet yurdudur. Bu sınav onun içindir.
İlk insan yaratıldığında kıskanan ve Allah’a karşı çıkan iblis ve soyunun (iman edenleri hariç) bizlerle beraber sürgün edildiği yeryüzünde ve sonrasında cennette nasibi yoktur. O yüzden bizleri de hep isyana kışkırtacak ve yoldan çıkarmaya uğraşacak. Kıyamete kadar bizimle uğraşacak ve o gün geldiğinde kendisini suçlayanlara şöyle diyecektir; “ben zorlamadım sadece güzel gösterdim. Siz zaten imansızdınız. Aklınızı kullansaydınız ya?” O zaman çok geç olacak!
Aklını kullanan için kulakla, gözle, kalple görünenler yeterince ibret vericidir. Hayata günlük koşturmaca içinde beş dakika bu gözle bakarsan yüce ahenk ve dengeyi zaten göreceksin. Gördükçe de aksine davranman mümkün olmayacak.
Dualarınla sadece Allah’tan isteyecek, uğur, şans, tesadüf gibi şeylerle fazlaca uğraşmayacaksın. Falın, içki ve kumarın şeytan işi pislikler olduğunu bilecek, hak yemekten özellikle kaçınacaksın. Bileceksin ki ahirette boynuzsuz hayvan boynuzlu hayvanla bile helalleşecek. Zulmettiğin, gasp ettiğin, kötülük ettiğin herkesten helalliğini alamazsan Allah affetse de affedilmeyeceksin. Mazlum senden iyiliklerini alıp götürecek, iyiliğin kalmayınca ise onun günahlarını üstleneceksin. Ömrün boyunca başını secdeden kaldırmamış olsan bile mazlumlara verdiğin iyiliklerin ve onlardan aldığın günahlarla cehennemin en derin çukuruna atılacaksın. Bu yüzden hak yeme ve yersen bu dünyada helal ettir.
Kamunun, yetimin hakkına asla el uzatma. Çünkü helalleşeceğin kimse bulamazsın. Binlerce, milyonlarca kimse ile ahirette hesaplaşmak ise iflah etmez adamı ve yokluklarda kaybolursun. O yüzden yetim hakkından, devlet malından uzak dur. Bil ki savaşta ölü düşman askerinden yeleği alıp gizlice sırtına geçiren mümini Peygamber efendimiz devlet malı yemek ve kamu hakkını gasp etmekle suçlamış ve cehennemde yanacağını söylemiştir. Bir yelek için, ömrü boyunca İslam uğruna kılıç sallamış bir sahabenin bu durumu kulağına küpe olsun.
Sana yapılan kötülüğe iyilikle cevap ver. Kötülük yaparsan hemen bir iyilik yap ve affedilmeyi umut et.
Gıybet, iftira, açık arama, dedikodu gibi hastalıklardan uzak dur. İftiranın o suçu mesela zinayı işlemekten daha günah olduğunu bil. Günahsızlara sakın leke atma. Alay etme, küçümseme, böbürlenme. Yürürken kabarma, konuşur veya gülerken sesini yükseltme.
Kötülüğe ve zulme elinle, dilinle hiç olmazsa kalbinle karşı çık.
Ölüm ibret olarak herkese yeter. Ara sıra hastanelere, yılda bir kaç kez kabristana git ve oradakileri gör.
Yetimlere karşı şefkatli ve güler yüzlü ol. İnsanlara sevinç ve neşe aşıla. Allah’ın selamını kimseden esirgeme. Bil ki selam vermek sünnet, almak farzdır. Sakın selam almamazlık etme.
Yarın ölecekmiş gibi ahiret için, hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için çalış. Çalışanın parasını daha teri soğumadan ver.
Faizden özellikle tefecilikten zinhar sakın.
Birine borç verdiysen sıkıştırma. Ödeyemezse de zorlama. Senin paran varmış ki vermişsin, onun sıkıntısı varmış ki sana el açmış. Allah’ın sana verdiği mal ve parada yetimlerin, muhtaç ve fakirlerin, yolcu ve hastaların hakkı olduğunu, diktiğin üzüm bağında kurtlarla kuşların bile hakkı olduğunu düşün, kıskanma.
Komşuluk haklarına bağlı yaşa. İncitme, üzme.
Evlatların, mal ve makamın sana sınav için verildiğini, şükretmen gerektiğini hiç unutma. Varlığının şükrettikçe artacağını, şükretmedikçe azalacağını bil. Yine bil ki elindekinde çok kimsenin hakkı vardır. Fakirlere verdiğin sadaka ve zekâtların senin aslında borcundur. Onlara ait olanı onlara iade etmendir. Vermez sahiplenirsen onların hakkını gasp etmiş, hak yemiş olursun. Dilenci at üstünde de gelse sana el açtıysa ver. Aşırıya kaçma çünkü aşırıya kaçarsan acınacak hale gelirsin.
İslam’ın kural ve kaidelerini iyi öğren. Akiden ne kadar güçlü olursa o kadar az hata yaparsın.
Kadınlara karşı mesafeli ve ölçülü ol. Harama, göz zinasına yanaşma. Kimsenin namusuna yok yere dil uzatma. Helal olandan başka kendine ve ailene lokma yedirtme. Kazancın da yediğin de yaptığın da helal olsun. Az olsun ama bereketli olsun.
Rızkı verenin patron değil Allah olduğunu, geleceğin teminatının çocukların tahsili için bankaya koyduğun para değil Allah olduğunu öğren.
Ahlak, iman ve ibadet üzere yaşa ve öyle öl. Allah’ın nefsini temizlemesi ve kalbini iman, itaat ve ibadetle doldurması için dua et. İyi ve güzel iş demek olan salih amel işlemeye bak. Çünkü Allah; “Allah’a ve ahiret gününe inanan ve salih ameller işleyenler için Rableri katında mükâfat vardır; onlar korkuya uğramayacaklar, mahzun da olmayacaklardır” diye hükmetmiştir.
Çocuklarının da onlardan gelecek nesillerin de salih kimseler olması için Allah’a yalvar. Çünkü nefisleri temizleyen ve kalpleri eğriltip doğrultan sadece Allah’tır. Allah imanı da istediğine verir. Bu yüzden İslam’a girmekle iman etmek farklı şeylerdir. Karıştırma. İslam’a girmekle sevinme. Bunun sana lütfedilmiş bir iyilik olduğunu düşün ve hakkını vermeye çalış. Kalbine iman girmesi ve sağlamlaşması için ise sadece Allah’tan niyaz et.
Allah’ın hoşnut olduğu kullardan olma yolunda harca nefesini. Son nefesine kadar Müslüman kalabilmeyi ve son nefesinde kelime-i şehadet getirerek ruhunu teslim etmeyi niyaz et Allah’tan. Çünkü kötülerin en kötüsü ahirete imansız gitmektir.
Şirk yani Allah’a verdiğimiz sözün aksine Allah’a yardımcı, ortak, benzer, eş tutmak açık veya gizli olsun en affedilmeyecek suçtur. Allah bütün kötülükleri affedebilir tövbe ve istiğfarla. Ama şirki affetmez. Kâfir olarak canı teslim etmekten daha kötü ne olabilir? İşte şeytanın vesveseleri, kandırmaları, nefsinin doymak bilmezliği hep bu yüzdendir. Seni kandırıp şirke batırma çabalarıdır. Sakın onlara kulak verme. Zorlandığında Allah’a yönel, Kur’an oku, namazı dosdoğru kıl. Şüphesiz namaz, Allah’a derinden saygı duyanlardan başkasına ağır gelir. Bil ki bu musibetler imanı zayıf olanlara zarar verir. İmanı güçlü olanların koruyucusu Allah’tır.
Fatiha suresi Allah’a verdiğimiz sözdür. O yüzden Kur’an onunla başlar, o yüzden her rekâtta onu okuruz. Oku, anla, bil, düşün. Yalnız kime ibadet edeceğimizi, kimlerden O’na sığınacağımızı gün boyu tekrarla ki sapmışlardan olmayasın. Dünya çevresinde her enlem ve boylamda dakikalar arası farkla okunan ezan ve Fatihaları düşünüp yeryüzünde yaşayan diğer Müslüman kardeşlerini ve dünya gezegeninin muazzam yapısını hatırla. O ezan seslerinin semada yankılanışını düşün. Ruhunu ve imanının güçlendir.
O semanın kaç kat, ayak bastığın yerin kaç kat olduğunu, bilimin bize söylediklerinden başka daha varoluşun nice sırlar sakladığını, bilimin icat etmediğini sadece var olanı keşfettiğini, yaratma ve yapmanın sadece Allah’a mahsus olduğunu kabullen.
Yarın aile yuvası kurduğunda aileni de bu doğrultuda yetiştir. Namuslu, dürüst, mütevazı hayat yaşa. Hayırlı işlerde yarış, kötülüklerden, günah ve haramdan sakın. Eşinin ve evlatlarının sana Allah emaneti olduğunu unutma!
Bazı şeyleri yaşadıkça, okudukça öğreneceksin. Sabretmeyi ve affetmeyi dile. Öfkeyle, kızgınlıkla hareket etme. Affetmek bağışlamaktır. Bağışlamak ise sadaka vermek gibidir, bağış yapmaktır.
Yaşlılara, akrabalara, hayvan ve bitkilere karşı şefkatli ve yardımsever ol. Kötü laf etme. Kızsan da köpürme, kalp kırma. Arkadan konuşma, başkasının iyiliğine de olsa rencide etme, o yokken arkasından konuşma.
İyiliği açıktan da yap, gizliden de. Ama güzel olanı gizli olanıdır. İbadetini de gizli yap. İbadetinde gösterişten, riyadan uzak dur. Başkaları bilsin diye, en önde, abartarak, hava atarak yaptığın ibadetin bir spordan farksız ve faydasız olacağını bil.
Namazında huşu içinde ol. Yüce Allah’ın huzurunda, sıratın üzerinde durduğunu düşün ve ona yakışır hareket et. Dualarında samimi ve mütevazı ol.
Dünya malı, makam, mevki, şöhret peşinde harcama nefesini. Bu dünyada para, şan, şöhret, gösteriş için verdiğin her anlamsız mücadelenin seni Allah yolundan biraz daha uzaklaştıracağını bil. Kazanmak ve çalışmak hatta para kazanmak değil bunlar için bazı değerleri feda etmenin yasak olduğunu iyi anla. Kazandığını güzel ve faydalı işlere harca ki gerçek anlamda kazanmış olasın. Kazandığın tonlarca paranın sana tonlarca yeni sorumluluklar getirdiğini unutma. Yoksa ahlaksız yollarda harcadığın her kuruşun sana haram olacağını bil.
Lokma yerken, su içerken, işe başlarken Allah’ın adını an. Bitirdiğinde, doyduğunda, susuzluğun geçtiğinde şükret Allah’a. Nimetler, bereketler, sağlık, rahmet, lütuf ve afiyetler gibi her şey için şükret.
Nimetlerden ahirette hesaba çekileceğini, sıcak yaz günü sığındığın bir ağacın gölgesinden, içtiğin bir bardak soğuk sudan, yarım hurma tanesinden sorumlu tutulacağını hatırlayıp şükredenlerden ol.
Yanlış yaparsan Allah’a sığın tövbe ve istiğfarınla. Çünkü Allah rahmet ve merhametiyle kâinatı kuşatmıştır. İçten olur ve pişmanlık duyarsan, sana şah damarından yakın, kalbinden yakın Allah umulur ki affedecektir. Tövbe kapısı hep açıktır. Unutma. Sıcak, samimi ve içten duygularınla Allah’a yönel.
Evlere ön kapılarından gir, çağrılmadan girme, kimse yoksa asla yaklaşma. Çalma, çırpma.
Aldatmaktan ve aldatılmaktan Allah’a sığın.
Mahrem yerlerini ört, başkaları görmesin, başkalarının mahremine bakma günaha girmeyesin. Gözlerinle açık arama, gözlerinle başkalarının mahremine bakma. Göz zinası işleme. Bakışlarını yere indir.
Olduğun gibi görün, göründüğün gibi ol!
Ticarette ahlaksızlık, tartıda hile, namazda gösteriş yapanlardan asla olma. Bu sahtekâr insanlardan olup çok para kazanacağına Allah yolunda çulsuz ve parasız olmayı dile.
Çoluk çocuğun rızkını olmadık yerlerde telef etme, çarçur etme. Eşcinsellik, zina gibi ahlaksızlıklardan uzak kalmasını bil. O birkaç dakika için Yüce Allah’ın nice kavimleri yok ettiğini iyi öğren.
Kâfire, müşrike, münafıka el açma, yalvarma. Onlardan aman dileyip onlara yanaşma. Zalime boyun eğme. Bil ki münafıklar en kötüsüdür. Usulca yanaşır yürekte patlar. Bu yüzden dikkatli ol.
Ecelinin ne zaman geleceğini bilemezsin. Bu yüzden abdestsiz dolaşma. Abdestsiz Kur’an’a el sürme. Ezana, namaza saygılı ol.
Büyüden de büyücüden de faldan da uzak dur. Geleceği sadece Allah bilir. Başkalarının kısmetine, hayatına dair kara büyülerle bir şeyler elde etsen de asıl kaybeden olacağını anla. Çünkü büyü en büyük fenalıklardan ve şeytan oyunlarındandır.
Bunları yapar ve ısrarcı olursan bu dünyada mutlu yaşar ve mutlu ölürsün. Yapmaz veya yapamaz isen yapamadığın kadarıyla şefaate muhtaç olursun. Şefaatin de sadece Allah’a ait olduğunu, şefaat edilebilmesinin O’nun iznine tabi olduğunu unutma. Peygamber efendimizin (s.a.v) şefaatine mazhar olabilmek için de O’nun sünnetini takip et.
Yaşadığın hayatta güzel ve hayırlı iş yapmadan, ibadet etmeden, şükretmeden boş geçirdiğin her dakika zararda olduğunu anlayıp zamanının ve sağlığının kıymetini takdir et.
Âlimlerle sohbet et, önemli işlerde bilenlerle istişare et. Ama dinini bölme, böldürtme. Mezheplere, saygılı ama mesafeli ol. Dini zorlaştırtma kolaylaştır. Ayıplama, öğüt ver, sevdir, zorlama, tavsiye et. Dinde zorlama yoktur. Peygamber efendimiz zorlamamışken sen nasıl zorlayabilirsin?
En büyük hastalık kibir ve gururdur. İnsan olmak için, iyi insan olmak için bunlardan kurtul.
Ne olursan ol adam ol! Mühendis, doktor olabilir, bakan olabilir hatta padişah olabilirsin ama adam olmak başka şeydir. Bunu bil.
Çocuklarına güzel ve manalı isimler koy, gayri müslimlere zulmetme. Sana sataşmayana sataşma, sataşan olursa canını, ırzını, vatanını ve dinini sonuna kadar koru. İki Müslüman kavga ederse mazlumun yanında ol. Zulmeden saldırmaya devam ederse mazlumun yanında sende savaş.
İbadetinde ölçülü ol. Kurbanını, zekâtını, adağını, farzını ihmal etme. Yaptığın her şeyde Allah’ın rızasını ve hoşnutluğunu dile. Başka şey için sakın secde etme, kurban kesme, oruç tutma, sadaka verme.
En bunalımlı anlarında hayata ara verip yeşil ağaçtan ateş çıkaran, gemileri yüzdüren, geceyle gündüzü evirip çeviren Yaratan’ı zikret. Ağaçların, kuşların tesbihine kulak ver. Derin manasını düşün hayatın. Düşüncelerinde göğe yüksel, insanın miracında (namazında) semalara çık. Teselliyi içki de, haram omuzlarda arama. Zorda sabret, güzelde şükret. Düzgün yaşa imanlı öl. Ölenlerine çok yas tutma. Ölümün de doğmak gibi hak olduğuna inan, Hak’ka isyan etme.
Hayat çok kısa. Ama uzun da olsa, binlerce yıl da sürse fani. Baki olan ahiret yurdu. Baki olana göre yaşa.
Yapman, olman, düşünmen, bilmen gereken her şey vicdanında ve kalbinde saklı.
Bu meşakkatli yolda Allah yardımcın olsun. Bizler ailen olarak yaşadıkça yanında olacağız. Olmasak ta sen ayakta duracak kadar iyisin çünkü insansın ve imanlısın.
Yaşamında; Allah’ın doksan dokuz ismiyle ahlaklan, Peygamberler gibi içten, sabırlı, imanlı, fedakâr ve şükreden ol.
Ecelimiz geldiğinde ardımızdan çok ağlama. Çünkü her can ölümü tadacaktır. Kalp burulur, göz yaşlanır ama abartma. Önemli olan çok değil insanca ve İnançla yaşamaktır.
Ahirette buluşma noktamız Peygamber sancağı altı, kevser yanı ve cennet yurdu olur inşallah.
Allah hepimizin yardımcısı olsun. Allah’a emanet ol!