- Katılım
- 26 Temmuz 2011
- Mesajlar
- 19,432
- Tepkime puanı
- 185
Satır ilminde gördüğünü yazarsın,duyduğunu söylersin...
Bu tabirlerin anlamını ehli bilir ancak.Bu tabire İlmiye sınıfının itiraz noktası şudur;rahleyi tedristen geçmeyen elif,be’yi bihakkın hatmetmeyen nasıl olurda insanları irşad eder...
Kur’an-ı Kerimde geçen Kehf suresindeki Hz. Musa ile Hızır A.S’ın aralarında vukuu bulan hadisedir ki,ululazim bir peygamber ilim tahsili için Hızır A.s’ın peşine düşmüştür....
Hızır A.S’ın gerçekleştirdiği fiiller şer’i manada incelendiğinde hüküm bellidir nettir yapılan fiil yanlış gelmektedir insana, ama neticesi itibari ile incelendiğinde takdire şâyandır...
İlmi Ledün apayrı sadece ve sadece ehlinin vâkıf olabileceği bir ilimdir ki herkese nasip olmaz ve her yiğidin de harcı değildir...
İlmiye sınıfı, Ümmiliği kabul etmezler,Üves el Karâni Hz.leri ümmi idi.Ümmi Sinan Hz.lerini,Lâdikli Ahmed Ağa’yı herkes bilir...
Son iki yıl olmasa idi Numan helak olurdu demişti Sabit Bin Numan İmamı Azam Ebu Hanife hz.leri...
O büyük zatı korku ve endişeye sevk eden neydi,Meşhur Bursa Kadısına sokaklarda ciğer sattıran Üftade Hz.leri neyi temsil ediyordu...
Yunus Emre Hz.lerinin kitaplarını tetkik edip uygun görmediğini nehre atan Molla Kasım hangi beyti okuyunca beyninden vurulmuşa döndü...
Koskoca cihan padişahı Fatih Sultan Mehmed Han’ı talebeliğe kabul etmeyen(senin mâlik olman,sâlik olmandan yeğdir) onu vazifesine devam için ikna eden kimdi neydi, bu insanların etkileri neydi ki,neden bu kadar etkili oluyorlardı...
Hz. Mevlâna,Hacı Bektaşi Veli Yunus Emre,Şeyh Şabanı Veli,Benlisultan Hz.leri aradan geçen yüzyıllardan sonra bile insanların kalbindeki sevgilerinden hiçbir şey kaybetmemişlerdir...
Efendimiz S.A.V. Hz.lerinin büyük cihad olarak bahis eyledikleri nefs terbiyesi muhakkak ki ehil mürebbiyelerin eli ile gerçekleşmesi halinde faydalıdır...
Nefs şöyle tabir edilir yedi başlı bir ejderha bu ejderhanın her bir başında yetmiş baş bulunur.Her babayiğidin harcı değildir bunlarla baş etmek...
bir sürü müslümana şahit olmuşsunuzdur.Özellikle zararlı alışkanlıklara bağımlı olan insanlar bu kötü işlerden kurtulmak için ruhunda kopan fırtınaları teskin etmek amacıyla sâkin ve huzurlu bir liman arar, tövbe edip huzurlu bir hayat yaşamak isteyerek, kendilerini bu hayattan kurtaracaklarına inandıkları kişilerden ilk gördüklerine, araştırmadan soruşturmadan tabîi olurlar...
Orada her duydukları her gördükleri doğrudur onlar için,araştırma yoluna gitmezler söylenenlerin doğru olup olmadığı hususunda,bir şeyleri araştırıp soruşturdukları zaman sanki eski süfli hayatlarına bir elin onları tutup atıvereceğini ve o eski bataklıktan hiç çıkamayacaklarını zannederek her söylenene,her yapılana evet derler...
Birileri de bu insanların bu psikolojilerini bildiklerinden onlardan çeşitli şekil de dünyalık olarak yararlanırlar...
Bu noktada kim kazanır kim kaybeder yarın mahşer günün de âyan beyan ortaya çıkacaktır...
Ancak ehli sünnet vel cemaat çizgisindeki Muhammedî yoldan ayrılmayan, kılı kırka yaran,yanına gelen insanların cepleri ile değil de kalpleri ile ilgilenen, kutlu insanların nurlu yolunda, onlarla beraber onların nurlu izinden yürümekle ancak bu nefs denilen canavar ile baş edilebilir...
İzlenen yolun farklılığı insanların farklı karakterlerde yaratılmasından başka bir şey değildir.Bu doğal farklılığı, düşmanlığa dönüştürmeye kimsenin hakkı yoktur ve bu işlere önayak olanların vebali çoktur.
Evet 21nci yüzyıla geldik,1400 yıllık bir tecrübe birikimi var önümüzde.Bir Kerbelâ vakasını gördük ki,din adına dini getiren şanlı peygamber torunları katledildi hâlâ yüreğimiz yanar..
Menemen Vakâsını yaşadık kanımız donar,cahil insanların neler yapabileceğini gördük,uzağa gitmeye gerek yok 80 li yıllar ders oldu bize derken cahalet yeniden hortladı Madımak’ta,o zamandan bu zamana yaşanılan acı olaylardan yeteri kadar tecrübemiz oldu,mihenk taşlarımız belli,artık anlaşıldı ki insanların hoşgörü zemininde kimseyi inancı nedeniyle itelemeden kötülemeden, asgari müştereklerde buluşarak, bu yaşanası dünyayı daha yaşanılır hale getirmekten başka çareleri yoktur.Son noktayı koymuştur Hz.Peygamber efendimiz. “Kendin için istemediğini,başkası için isteme.”diye söylemiştir.Daha ötesi yoktur bu işin vesselam.
“Zât-ı Hak’ta mahrem-i irfan olan anlar bizi,
İlm-i sırda bahr-ı bî-pâyan olan anlar bizi.
Bu fenâ gülzârına bülbül olanlar anlamaz,
Vech-i bâkî hüsnüne hayrân olan anlar bizi.
Ey Niyâzî katremiz deryâya saldık biz bugün,
Katre nice anlasın ummân olan anlar bizi…”
Niyâzî Mısrî’nin (1617-1694)
Bu tabirlerin anlamını ehli bilir ancak.Bu tabire İlmiye sınıfının itiraz noktası şudur;rahleyi tedristen geçmeyen elif,be’yi bihakkın hatmetmeyen nasıl olurda insanları irşad eder...
Kur’an-ı Kerimde geçen Kehf suresindeki Hz. Musa ile Hızır A.S’ın aralarında vukuu bulan hadisedir ki,ululazim bir peygamber ilim tahsili için Hızır A.s’ın peşine düşmüştür....
Hızır A.S’ın gerçekleştirdiği fiiller şer’i manada incelendiğinde hüküm bellidir nettir yapılan fiil yanlış gelmektedir insana, ama neticesi itibari ile incelendiğinde takdire şâyandır...
İlmi Ledün apayrı sadece ve sadece ehlinin vâkıf olabileceği bir ilimdir ki herkese nasip olmaz ve her yiğidin de harcı değildir...
İlmiye sınıfı, Ümmiliği kabul etmezler,Üves el Karâni Hz.leri ümmi idi.Ümmi Sinan Hz.lerini,Lâdikli Ahmed Ağa’yı herkes bilir...
Son iki yıl olmasa idi Numan helak olurdu demişti Sabit Bin Numan İmamı Azam Ebu Hanife hz.leri...
O büyük zatı korku ve endişeye sevk eden neydi,Meşhur Bursa Kadısına sokaklarda ciğer sattıran Üftade Hz.leri neyi temsil ediyordu...
Yunus Emre Hz.lerinin kitaplarını tetkik edip uygun görmediğini nehre atan Molla Kasım hangi beyti okuyunca beyninden vurulmuşa döndü...
Koskoca cihan padişahı Fatih Sultan Mehmed Han’ı talebeliğe kabul etmeyen(senin mâlik olman,sâlik olmandan yeğdir) onu vazifesine devam için ikna eden kimdi neydi, bu insanların etkileri neydi ki,neden bu kadar etkili oluyorlardı...
Hz. Mevlâna,Hacı Bektaşi Veli Yunus Emre,Şeyh Şabanı Veli,Benlisultan Hz.leri aradan geçen yüzyıllardan sonra bile insanların kalbindeki sevgilerinden hiçbir şey kaybetmemişlerdir...
Efendimiz S.A.V. Hz.lerinin büyük cihad olarak bahis eyledikleri nefs terbiyesi muhakkak ki ehil mürebbiyelerin eli ile gerçekleşmesi halinde faydalıdır...
Nefs şöyle tabir edilir yedi başlı bir ejderha bu ejderhanın her bir başında yetmiş baş bulunur.Her babayiğidin harcı değildir bunlarla baş etmek...
bir sürü müslümana şahit olmuşsunuzdur.Özellikle zararlı alışkanlıklara bağımlı olan insanlar bu kötü işlerden kurtulmak için ruhunda kopan fırtınaları teskin etmek amacıyla sâkin ve huzurlu bir liman arar, tövbe edip huzurlu bir hayat yaşamak isteyerek, kendilerini bu hayattan kurtaracaklarına inandıkları kişilerden ilk gördüklerine, araştırmadan soruşturmadan tabîi olurlar...
Orada her duydukları her gördükleri doğrudur onlar için,araştırma yoluna gitmezler söylenenlerin doğru olup olmadığı hususunda,bir şeyleri araştırıp soruşturdukları zaman sanki eski süfli hayatlarına bir elin onları tutup atıvereceğini ve o eski bataklıktan hiç çıkamayacaklarını zannederek her söylenene,her yapılana evet derler...
Birileri de bu insanların bu psikolojilerini bildiklerinden onlardan çeşitli şekil de dünyalık olarak yararlanırlar...
Bu noktada kim kazanır kim kaybeder yarın mahşer günün de âyan beyan ortaya çıkacaktır...
Ancak ehli sünnet vel cemaat çizgisindeki Muhammedî yoldan ayrılmayan, kılı kırka yaran,yanına gelen insanların cepleri ile değil de kalpleri ile ilgilenen, kutlu insanların nurlu yolunda, onlarla beraber onların nurlu izinden yürümekle ancak bu nefs denilen canavar ile baş edilebilir...
İzlenen yolun farklılığı insanların farklı karakterlerde yaratılmasından başka bir şey değildir.Bu doğal farklılığı, düşmanlığa dönüştürmeye kimsenin hakkı yoktur ve bu işlere önayak olanların vebali çoktur.
Evet 21nci yüzyıla geldik,1400 yıllık bir tecrübe birikimi var önümüzde.Bir Kerbelâ vakasını gördük ki,din adına dini getiren şanlı peygamber torunları katledildi hâlâ yüreğimiz yanar..
Menemen Vakâsını yaşadık kanımız donar,cahil insanların neler yapabileceğini gördük,uzağa gitmeye gerek yok 80 li yıllar ders oldu bize derken cahalet yeniden hortladı Madımak’ta,o zamandan bu zamana yaşanılan acı olaylardan yeteri kadar tecrübemiz oldu,mihenk taşlarımız belli,artık anlaşıldı ki insanların hoşgörü zemininde kimseyi inancı nedeniyle itelemeden kötülemeden, asgari müştereklerde buluşarak, bu yaşanası dünyayı daha yaşanılır hale getirmekten başka çareleri yoktur.Son noktayı koymuştur Hz.Peygamber efendimiz. “Kendin için istemediğini,başkası için isteme.”diye söylemiştir.Daha ötesi yoktur bu işin vesselam.
“Zât-ı Hak’ta mahrem-i irfan olan anlar bizi,
İlm-i sırda bahr-ı bî-pâyan olan anlar bizi.
Bu fenâ gülzârına bülbül olanlar anlamaz,
Vech-i bâkî hüsnüne hayrân olan anlar bizi.
Ey Niyâzî katremiz deryâya saldık biz bugün,
Katre nice anlasın ummân olan anlar bizi…”
Niyâzî Mısrî’nin (1617-1694)