-TASAVVUFTA HİMMET-

ÖmerZ

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
18 Aralık 2023
Mesajlar
20
Tepkime puanı
9
Himmet konusu ise tasavvuf erbabına göre: “Kulun kendisini veya başkasını bir hayra ulaştırmak, bir şerden korumak veya bir kemali ele geçirmek için bütün manevi gücünü kullanarak kalbiyle Cenab-ı Hakka yönelmesidir”
Mürşidin kalbi ve himmeti müride değil, Allah Teala'nın huzuruna bağlıdır.

Himmet ilahi nurla temizlenmiş ve takva ile yücelmiş ruhların, Allah'ın izniyle muhtaç kullara yardım etmesidir. Himmet, kamil velilere emanet edilmiş ilahi bir nurdur. O nur ile yol alır, Hak yolcularını terbiye eder, muhtaçların imdadına yetişirler.

Himmet manevi alemde cereyan ettiği için maddi şartlara mahkum olan akıl bu meseleyi anlamakta zorlanır.

Himmet Allah’ın rahmetidir. Himmet ehli seçilmiş kullardır. Kulların ihtiyaçlarını görmekle görevlidirler. Cenab-ı Hak onlar vasıtasıyla dilediklerine yardım edip, müşkillerini çözer. Aslında kuluna destek veren ve müşkilini çözen yüce Allah’tır.

Himmet şeyhim diyen kimse, “ey şeyhim bunu yarat demez”. Bunun manası, şu ihtiyacımı gidermesi için yüce Allah’a yalvar, Allah’ın sana verdiği yetkiyi kullan, derdime derman ol demektir. Duayı işiten ve kabul eden Allah’tır. O’nun izin vermediği hiçbir şey gerçekleşmez.
Burada insan darda kalınca niçin Allah’tan yardım istemiyor da bir kuldan medet umuyor? Sorusu yersizdir.

Çünkü birbirinize yardım edin, benim size verdiğim nimet ve yetkileri başkalarının ihtiyaçlarını gidermek için kullanın emrini veren yüce Allah’tır (celle celaluhu).

Karnı acıkan ve elinde hiçbir imkan olmayan bir mümin, yanında ekmek olan birilerinden, açım, bana yardım edin diyebilir. Bu kimse rızkını Allah’tan istemedi diye kınanmaz. O kişi şirke düşmüş de olmaz. Manevi rızıklarda da durum böyledir.

Peygamberler olsun veli olsun diğer bütün varlıklar hep vesiledir. Yüce Allah bazı kullarının ihtiyaçlarını diğer kulları iler gidermeyi daha çok sever. Bunun için bazı işlerde melekleri, peygamberleri, alimleri ve salihleri görevlendirmiştir.

Bu hakikatı Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem) Efendimiz şöyle ifade buyurmuşlardır:”Asıl veren Allah’tır, ben ise verileni taksim edip yerine ulaştırmakla görevliyim.” (Buhari, İlim, 13; Müslim, Zekat, 100)

(Tasavvufi Notlar)
 

Intruder

Başarılı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Haziran 2023
Mesajlar
87
Tepkime puanı
16
Ebul Hasan-ı Harkani hazretleri, sefere çıkan talebelerine, Sıkışınca benden yardım isteyin buyurur.

Yolda talebelerini eşkıya yakalar. Onlar kurtulmaları için Allahü teâlâya dua ederler; fakat kurtulamazlar. Bir talebe, Ya Ebel Hasan, imdat! der. O talebeyi eşkıya göremez. Diğerlerinin nesi varsa alırlar. Seferden dönünce hocalarına, Biz Allah’tan yardım istediğimiz halde soyulduk; fakat şu arkadaşımız sizden yardım isteyince kurtuldu. Bunun hikmeti nedir? derler. O da, Allahü teâlâ günahkâr kimselerin duasını kabul etmez. Arkadaşınız, benden yardım isteyince, onun duasını Allahü teâlâ bana duyurdu. Ben de, “Ya Rabbi, bu talebemi kurtar!” dedim. Allahü teâlâ da kurtardı. Ben sadece vasıta oldum, dua ettim. Kurtaran Rabbimizdi. diye cevap verir.(Tezkiret-ül-evliya)

Üç türlü yardım vardır. İnayet, medet ve himmet..

İnayet Allah'dan c.c
Medet Peygamber Efendimizden s.a.v
Himmet ise evliya zâttan istenir.

Bizlere inayet eyle Rabbim !
Medet Ya Rasülallah !
Himmet Ya Abdülkadir Geylani !

Vahhabiler ve selefiler (!) son ikisini şirk olarak görürler. Halbuki şirk ehli kendileridir. Çünkü şirk, bir olan şeyi çok görmeye denir. Tevhid ise çok gibi gözüken şeyi birlemeye denir.

La ilahe illallah (Allah'tan başka hiç bir ilah yoktur.)

Bu sözü herkes söyler ama herkes bu sözü anlayamaz. Çünkü bu söz hakikat sırlarını içerir.
 
Üst Alt