Hakikat ve Hayal Arasındaki Perde

EL KUDDUS

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
18 Şubat 2012
Mesajlar
24
Tepkime puanı
0
Bismillahirrahmanirrahim

Rahmanın Kaleminden Nurunu Rahimin Levhine yazan Allah’ın adıyla

1-“Allahın muradı Besmeleyi kurmak şeytanın muradı Besmeleyi yıkmak”,

“Besmele kainatın üzerine örtülen bir örtüdür” denildi kabul etmediler.

2-“Esmaül hüsnanın sırrı Besmele’de saklı” denildi kabul etmediler.

3-Allahın tecelligahı;(Rahman-Adem), (Rahim-Havva), (Mülk-Semayı dünya) denildi kabul etmediler.

4-Allahüteala rahmandan ve rahimden alemi kuşatmıştır, denildi gayrıda Allah arayarak kabul etmediler.

5-Ademde yani rahmanda akıl ile Havvada, rahimde nefs ile cem oluyor denildi kabul etmediler.
Ademde (kuvvet ile Havvada kudret) ile cem oluyor denildi kabul etmediler.
Ademde (kalem ile Havvada kalp) ile cem oluyor denildi kabul etmediler.

6-Allahüteala Rahman aynasına baktığında aklın sureti olan ademi ,

Rahim aynasına baktığında kalbin sureti havvayı,

Mülk aynasına baktığında nefsinin sureti semayı dünyay ı görür, denildi kabul etmediler.

7- Ademe secde eden; Nuru silkelemekle ve vahiy getirmekle görevlendirilmiş meleğin Cebrail yani akıl olduğunu kabul etmediler,

8-Nuru (alakı) üfleyen bedenin, İsrafil olduğunu kabul etmediler.

O üfleme esnasında his ve ateş alemini yöneten meleğin mikail olduğunu kabul etmediler.

Rahmanın tecellisi ademden suret bulacak olan canı alan ve rahim esmasında kudret kapısına teslim eden, vakti geldiğinde o canın ruhunu kabzeden meleğin azrail olduğunu kabul etmediler.

9-İns,cin, ve Melekütül aleminin sureti bizatihi insan; arşı (Adem) ve arzı(Havva) olduğumuzu tüm bu ilahi olarak donatılan alemlere zülüm değil rahmet edici olarak geldiğimizi kabul etmediler.

10-İkra ! Oku! Rabbin seni 1 damla sudan halk eyledi.

Okunacak olan canlı kur’anın yazılabilmesi için Kalemin (adem) ve muhafaza edecek Levhin (Havva) El kuddüs temiz olması Allahın muradı Besmeledir denildi kabul etmediler.


11-Toprak, hava, su, ateşten gelen cemadat, nebadat ve hayvanatın, adem ve havanın beden arzlarına yedi yer semasını ve alak,nefis,ruh,kalp,sır,hafa,akıl yedi gök semasını geçerek dışı insan içi ruhu hayvan olduğu söylendi kabul etmediler.

12-Alemdeki mevcudatın toplandığı mekan kapısı hz.adem denildi kabul etmediler.

13- Mekan kapısında nurunu “kul hu valla hu ehad”, diyerek hu makamına birliğine ihlas suresi davet eden Hz.Allahtır denildi kabul etmediler.

14-Kaderlerin yazıldığı, beytimukaddes, mescidi haram adı verilen mekanın rahmeti rahimiye olduğu söylendi kabul etmediler.

15-Ayetel kursi ile semaların ve burçlardaki peygamber makamlarının, melekütül aleminin,
beyti mukaddeste yaradılış hakikatini kabul etmediler.

16-Yasini Şerif ile Allahın huzuruna gelen furkanın kur’ana kardeş olup canlı kur’an olduğunu kabul etmediler.

17-İdrakı açılan insanın allahın huzurunda; yedikleri nimetlerle ef’al, eşleri ile sıfat bu hakikati yaşadığı ilimle zat cennetlerine geldiklerini gayrı cennetler arayarak kabul etmediler.

18-Benlik denizinde, dünyaya ve mal düşkünlüğü sebebiyle öldükten sonra azaları toprağa dönen insanın idrakı kapatılarak nefsine münasip suretlerle tabiat cehennemine döneceklerin bugünkü hayvanların cezalılar olduğu söylendi kabul etmediler.

19-Bütün peygamberlerin mekan ve makamlarının insan vücudunda nakşolunduğuna, o makamların ruhaniyetleri kişiyi Allahın birliğine davet ederken kavimleri gibi yaşadıklarına şahit oluşunu kabul etmediler. Kişi nefsinde yaşarsa Yahya a.s. kavmi gibidir, ruh makamında İsa a.s., kalp makamında Yusuf a.s. akıl makamında Muhammed a.s. halini yaşar denildi kabul etmediler.

20-Her kavim kendi peygamberinin peşinde koşarken, bütününün ancak ehadiyet kapısını açtığı söylendi kabul etmediler.

21-Hz.Muhammed miracta tüm peygamberleri makamlarında selamlayarak cem etmiş ferdiyatta müşahede makamında el hadi olan mehdinin her bedende zuhur edeceğini müjdeledi kabul etmediler.

22- Hakkın bildirdiği hanif olan din ile halkiyetin yaşadığı dinin aynı olmadığı söylendi kabul etmediler.
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
hayal ile hakikat arasındaki perde kulun Hakk'la münasebeti mevki ve bulundugu makami olcusunde farklı farklı perdelenir..
İnsan iki yönlüdür. birisi nurani diğeri cismani, birisi maddi diğeri manevi vs...
İşte nuraniyet ve maneviyat yönünden her şey çok yakın ve kısa iken cismaniyet ve maddiyat açısından her şey çok uzak ve uzundur.
Hele ki insan ibadet ve iman ile ruhaniyet derecesine ulaşmış ise, maddi ve cismani bütün kayıtlar ortadan kalkar.esyanin asli ile gorur...
GECENİN KOYNUNDAYIM . HAYATIN ANLAMINI HAYAL ILE HAKKIKAT ARSINDA
GEL GİTMELERDEYİM... ..
LAİLAHE İLLALLAH MUHAMMEDU RESULALLAH...


Allahüteala Rahman aynasına baktığında aklın sureti olan ademi
Rahim aynasına baktığında kalbin sureti havvayı
Mülk aynasına baktığında nefsinin sureti semayı dünyay ı görür..
 

BEDİR MUHAMMED ALİ

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
18 Şubat 2012
Mesajlar
677
Tepkime puanı
3
Yaş
67
Gecenin koynundayım . Hayatın anlamını düşünüyorum. Düşüncelerim beni alıp sana getiriyor allahım. Işte huzurundayım . Lailahe illallah ehad ya resulallah

ruhul emin
 

BEDİR MUHAMMED ALİ

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
18 Şubat 2012
Mesajlar
677
Tepkime puanı
3
Yaş
67
Rum suresi ayet 30 resulüm sen yüzünü hanif olarak dine,allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir.allahın yaradılışında değişme yoktur.işte dost doğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler .

Ruhul emin
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
images


Hanif(öz/çekirdek) iman = Fıtrat Dini = Kalu Belâ Bağlantısı

اعوذ بالله من الشيطان الرجيم
بسم الله الرحمن الرحيم

Din Hep fıtrattan idi ama bunun açıklaması pek yapılmadı veya en azından ben görmedim.
Bu fıtrat dini hanifliğin açıklaması; A'raf/172. ayette yatmaktadır. Rum/30 ile A'raf/172. ayetlerinin bağlantısı vardir!
Önce Rum/30. ayeti 4 bölüm halinde inceleyelim:

فَأَقِمْ وَجْهَكَ لِلدِّينِ حَنِيفًا فِطْرَةَ اللَّهِ الَّتِي فَطَرَ النَّاسَ

O halde yüzünü, HANIF olarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult.

لَا تَبْدِيلَ لِخَلْقِ اللَّهِ

Allah'ın yaratışında tebdil/değişme olmaz.

ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ

İşte *qayyüm/değişmez/şaşmaz olan din budur.

وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ

Velakin, insanların ekserisi bilmezler.

Hz. Muhammed sav. şahsında aslinda tüm insanlığa Allah'tan bir emir vardır.
Nedir o emir? "...yüzünü, HANIF olarak dine..." çevir buyuruyor.. Peki: 1-Hanif Din Nedir? ve 2-Niçin Yüzümüzü Hanif Dine Dönelim?

1-Hanif Din Nedir? = " yüzünü.....Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult."

Yani Hanif Din bizlerin öz dinidir. Fıtratımızın dinidir. Bizler bu fıtrat üzere yaratıldık ve "...Allah'ın yaratışında tebdil/değişme olmaz...." ....hülasa: Haniflik = Fıtrat Dini

(İnanan inanmayan bu fıtrat üzere nasıl olur? Bizlere nerden ne zaman verildi bu fıtrat. (Bunun yanıtı A'raf/172. ayettir.)

2-Niçin Yüzümüzü Hanif Dine Dönelim?= "....İşte *qayyüm/değişmez/şaşmaz olan din budur...."

Allah: qayyüm/şaşmaz/değişmez dediği dindir bu! bunu bırakıp "islam" adı altında Kur'andaki İslama tamamen ters, türlü ana ve alt mezheplere bölünmüş, israiliyat yalanı ve emevi abbasi oynaması karıştırılmış, bir dini seçersek, qayyüm/şaşmaz olanı terk etmiş ve şaşmış olmaz mıyız?

Bu ayetin son ve acı kısmı, düşününce tüyler ürperten kısmı kısmı ki; buna hayretler içinde şahit oluyor ve yaşıyoruz. Yani:

Velakin, insanların ekserisi bilmezler.

Çünkü bırakın ateisti veya gayri müslimi, İslam kardeşlerimize; Allah'ın bu şaşmaz/qayyüm dediği ve adını hanif din(دِّينِ حَنِيفًا) koyduğu vede Fıtratımızın/özümüzün dini dediği bu dini, islam kardeşlerimize anlatınca, onların dahi ekserisinin yüz çevirdiğini, ayete sırt döndüğünü veya o kadar açık olmasına rağmen ayeti tevil yönüyle kotarmaya çalıştıklarını ibretle görmekteyiz.
Rum Suresi 30. ayet, bariz bir şekilde tecelli ediyor.
Yani insanların ekserisi maalesef bunu bilmeyecek bilmek istemeyecektir. Bununla müşerref olana ve idrakinde olanlara ne mutlu!, Nasib edene ne kadar HAMD edilse, kuşkusuz eksik kalır.

وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِنْ بَنِي ءَادَمَ مِنْ ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنْفُسِهِمْ أَلَسْتُ بِرَبِّكُمْ قَالُوا بَلَى شَهِدْنَا أَنْ تَقُولُوا يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ

7/172- Rabbin, Âdemoğullarından, zürriyetlerini alıp da onları kendi nefislerine şahit tutarak: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" dediği zaman, "Evet (Rabb'imizsin), şahidiz" dediler. Kıyamet günü "Bizim bundan gafildik." demeyesiniz diye!

İşte fıtratımızda/özümüzde Allah'ın EN BAŞTA yarattığı öz/müşahhid imandır Hanif iman! Bu yüzden Allah Özümüze Dönmeyi, öz imanımıza dönmeyi emrederken, buradaki ve atıfta bulunduğu diğer ayetlerdeki "dönmek" fiilini, şirkin delili yapmaya çalışmak, Allah'a rağmen/Allah ismini kullanarak aldanmaktır-aldatmaktır.
Öldüğümüzde ve hesap verdiğimizde YALNIZ başımıza olacağız. Yoktur o gün insanların, Gerçek iman + salih amellerden başka dostu! kimse kimseye yardımcı da olamayacaktır.
O günün yürek kaldırmaz korkusundan, şefaat-cennet-yardım vaad edenlerin, kaçtıklarını göreceğiz, çetin bir gündür o gün ve dertleri kendi başından fevkâlade aşkındır.

وَاتَّقُوا يَوْمًا لَا تَجْزِي نَفْسٌ عَنْ نَفْسٍ شَيْئًا وَلَا يُقْبَلُ مِنْهَا شَفَاعَةٌ وَلَا يُؤْخَذُ مِنْهَا عَدْلٌ وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَ

2/48 Ve öyle bir günden *ittiqa edin/sakının ki; kimse, başka kimsenin yerine bir şey ödeyemez, ve hiç kimseden şefaat da kabul edilmez, kimseden fidye de alınmaz ve onlara hiçbir yardım da yapılmaz.
وَاتَّقُوا يَوْمًا لَا تَجْزِي نَفْسٌ عَنْ نَفْسٍ شَيْئًا وَلَا يُقْبَلُ مِنْهَا عَدْلٌ وَلَا تَنْفَعُهَا شَفَاعَةٌ وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَ

2/123 Ve öyle bir günden *ittiqa edin/sakının ki, o günde hiç kimse başkası namına bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez, ve hiç kimseye şefaat fayda vermez. Onlar hiçbir yardım da görmezler.

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ ءَامَنُوا أَنْفِقُوا مِمَّا رَزَقْنَاكُمْ مِنْ قَبْلِ أَنْ يَأْتِيَ يَوْمٌ لَا بَيْعٌ فِيهِ وَلَا خُلَّةٌ وَلَا شَفَاعَةٌ وَالْكَافِرُونَ هُالظَّالِمُونَ2/254 Ey iman edenler, alış verişin, dostluğun ve şefaatin olmayacağı gün gelmeden önce, size verdiğimiz rızklardan infak edin, inkar edenler zalimlerdir.

وَأَنْذِرْ بِهِ الَّذِينَ يَخَافُونَ أَنْ يُحْشَرُوا إِلَى رَبِّهِمْ لَيْسَ لَهُمْ مِنْ دُونِهِ وَلِيٌّ وَلَا شَفِيعٌ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُ

6/51 Rabb'lerine toplanacaklarından korkanları Onun (Kur'an) ile uyar. O'ndan başka Veli ve şefaat eden yoktur. Umulur ki *ittiqa ederler/sakınırlar.

(Dikkat edin! insanlardan bir topluluk demiyor ayet! İnananlar içinde bir topluluk! Yani insanların ekserisi nden arta kalan istisna diyeceğimiz azınlıktaki HANİFLER! Ateistleri hariç tutarsak iki tür inanan vardır.

1-Müşrik = Allah'a da iman etmekle birlikte, şefaat/en doğru yolun göstericisi...vs gibi statü verilen insanları veli edinenler ve/veya nasların sözlerini, Kur'anın ayetlerine/delillerine yeğleyenler, böylece Kur'andaki İslam'dan farklı bir dine tabi oldukları halde İslam dairesi içinde olduklarını sananlar ==> 6/23

2- Hanif = Qalu Belada Allah'ın, bizleri şahit tutmasının manasını, yani; doğan tüm insanların aslında bir elçi gelmese dahi Rabb'i bulabilecek şekilde donatılıp yaratıldığını(Bela Şahidna sırrı) ama dünyaya gelmekle beraber, üstüne düşmeden aklı ön planda tutup sorgulamadan hatırlayamayacağımız, "EVET ŞAHİDİZ" deyip, FITRATIMIZ haline gelen bu değişmez/qayyum imana yüzümüzü dönemeyiz! Yüce Allah ancak hanif olunarak Fıtratımız olan (EVET Şahidiz) dine dönebileceğimizi vurguluyor! İşte bu şekilde yüzünü dönene HANIF denir!

Birilerinin peşine takılıp "Bu bizi Allah'a yaklaştıracak" diyenlerin sonunu Allah Enam/23. ayette gayet NET açıklamıştır.

Kur'an verileri göz önüne alındığında; insanlar ya haniftir ya da müşrik! bunun ortası YOKTUR! Çünkü haniflikte şirke ASLA tolerans tanınmaz. Hanifliğin amacı/temeli/esprisi SIFIR şirkle iman etmektir.
Bu gün artık şirk daha örtülü ve sinsi şekilde varlığını sürdürmekte, Allah'a da iman etmekle beraber, şirk içinde olduğunu kabul etmeyen/idrakinde olmayanlar ne acıdır ki çoğunlukta. Ahrette Yüce Allah; kendisine inanmakla birlikte, şirk içinde olduklarını söylediğinde, müşrikler, hayretler içinde kalıp, yemin ederek şirk içinde olmadıklarını söyleyeceklerdir. İşte bu derece sinsidir şirk:

ثُمَّ لَمْ تَكُنْ فِتْنَتُهُمْ إِلَّا أَنْ قَالُوا وَاللَّهِ رَبِّنَا مَا كُنَّا مُشْرِكِينَ

6/23- Sonra, (Onlar): "Rabbimiz, Allah'a yemin ederiz ki, biz müşriklerden değildik" demekten başka bir özür bulamayacaklar.

Ve orada hiçbir özür/mazeret geçerli değildir. Bu yüzden inananlar, kendi gidişatlarını İbrahim (AS) misali sorgulamalı, sorgulamalı, sorgulamalı..

ALinti.. hanifdostlar.net/
 

BEDİR MUHAMMED ALİ

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
18 Şubat 2012
Mesajlar
677
Tepkime puanı
3
Yaş
67
allah razı olsun . yazmış olduğun satırlar hayatımda aldığım en güzel hediye. önüme altından dağlar koysaydın bu yazının bir satırı kadar deyeri yok o altından dağların.aeo ruhul emin
 

EL KUDDUS

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
18 Şubat 2012
Mesajlar
24
Tepkime puanı
0
Bu gün artık şirk daha örtülü ve sinsi şekilde varlığını sürdürmekte, Allah'a da iman etmekle beraber, şirk içinde olduğunu kabul etmeyen/idrakinde olmayanlar ne acıdır ki çoğunlukta. Ahrette Yüce Allah; kendisine inanmakla birlikte, şirk içinde olduklarını söylediğinde, müşrikler, hayretler içinde kalıp, yemin ederek şirk içinde olmadıklarını söyleyeceklerdir.
 

(((__meftun__)))

Kurallara Uymadı
Üyemiz
Katılım
8 Ağustos 2011
Mesajlar
457
Tepkime puanı
5
Allahü Teala'nin ilmi mutlaktir ifade ettigi mesaj da "hakikat"tir...

Dolayisiyla Kur'an-i Kerim basli basina "mutlak hakikat"tir...

Hakikat dikkat ederseniz, ilmin, bilimin, aklin, insani degerlerin ortaya koydugu "dogru"larin fevkindedir... Her dogru tamamen masumiyetle ic ice degildir...

Lakin, "hakikat"in noktasi dahi "masumiyet" icerir...

Hakikat'in iyi dedigi, kötü dedigi, tavsiye ettigi, yasakladigi her sey masumdur ve de hakikattir...

Dolayisiyla, müslümanlar imanlariyla hakikati kusanmislardir...

Yani, Allah'in ilmi ve bilgisine can-i gönül'den ram olmuslardir...
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
ey-iman-edenler.jpg


Fatih Sultan Mehmet, bir gün Kur’an okurken şu âyetin mânâsına takılmış:
”Ey iman edenler!
Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin.” (Nisa,136)
Fatih:
“Âyet, zaten iman edenlere sesleniyor. Ardından tekrar imanı emretmesi acaba neden?”diye düşünmüş.
Alimlerle sohbeti esnasında konuyu kendileriyle paylaşmış. “Ne düşünüyorsunuz?” diye sırmuş.

Âlimlerin arasından Akşemseddin, “Sultanım,” demiş. “Dışardan gelen seslere kulak verin, cevabınızı alın.”

Dışarıdan o sırada mehteranın kös sesleri geliyormuş.

Fatih, “Efendim, biraz açar mısınız?” demiş. Bunun üzerine Akşemseddin şöyle izah etmiş:

“Sultanım, mehteranın davullarından ‘düm, düm’ sesleri geliyor.

‘Düm’ kelimesi sizin de bildiğiniz gibi Arapça’da ‘devam et’ anlamına geliyor.
Âyetin de mânâsı bu olsa gerektir. Bu âyet,
‘Ey iman edenler! Allah’a, Peygambere, Kitaba olan imanınızda her daim devam edin!’ mesajı vermektedir.”
İnsanın elbisesi eskidiği gibi, imanı da eskiyebilir.
Elbise gibi, imanı da yenilemek gerekir.
Öte yandan, âyetin yorumunda şöyle bir incelik de düşünülebilir:
“Ey iman edenler! İmanınızı kontrol ediniz. ‘Allah’a inandım’ diyor, ama O’na itaat etmiyorsanız,
‘Peygambere inandım’ diyor, ama onun yolundan gitmiyorsanız,
‘Kitaba inandım’ diyor, ama Kitaba göre yaşamıyorsanız, gelin imanınızı kontrol edin.
Belki tam inanmadınız, inandığınızı sandınız.
Zira Allah’a iman, O’na itaati gerektirir.
Peygambere iman, O’nu rehber kabul etmeyi icap ettirir.
Kitaba iman, Kitaba göre bir hayatı netice vermelidir!


https://www.youtube.com/watch?v=gkQNm_PoD2s
 
Üst Alt